Hakan Bayrakçı: Bu süreçte seçim olması, teknik olarak sıkıntılı
Haber Global ekranlarında yayınlanan Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin bu haftaki konuğu Hakan Bayrakçı oldu. Gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulunan Bayrakçı, "Bu süreçte seçim olması, teknik olarak sıkıntılı" dedi.
Haber Global ekranlarında yayınlanan Buket Aydın ile Yüz Yüze'nin bu haftaki konuğu SONAR Genel Müdürü Hakan Bayrakçı oldu. Bayrakçı, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. İktidarın ve muhalefetin seçim tartışmalarına da değinen Bayrakçı, içinde bulunulan dönemde seçim yapılmasının teknik olarak bazı sıkıntılar doğurabileceğini söyledi.
Hakan Bayrakçı'nın açıklamalarından önemli başlıklar şu şekilde:
-İnsanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum ve anlıyorum da. Yüz binlerce insan göçük altında kaldı. Bu olayda çok siyasi yaklaşımlar oldu. Kimisi mahvettiniz modunda, kimisi de konuşmayın fazla, her şey harika modunda ama ikisi de değil. İki yaklaşım da doğru değil. Kasıtlı eleştiri olmamalı.
SİYASİ GÖRÜŞLER, İNSAN KAVRAMININ ÖNÜNE GEÇTİ
-Hangi siyasi görüşten olursa olsun, çok eski tanıdığım biriyse olumlu ya da olumsuz bir yorum yapmak istemiyorum. Haluk Levent'i 25 yıldır tanırım. Çok bir yakınlığım yok ama selamım var. Son dönemlerde, insanlar eskiden Fenerbahçeli, Beşiktaşlıydı. Bu bir ayrımdı. Şimdi her şey siyasi görüşle eşdeğer görülüyor. Şimdi insan kavramının önüne geçti.
-Dünya iyisi bir insan, sizinle aynı siyasi görüşte değilse saydırıyorlar. İnsanlığıyla ilgili bir gram bir ölçü alınmıyor. Bu olayda bu durum çok devreye girdi.
VATANDAŞLAR ARASINDA KUTUPLAŞMA BAŞLADI
-İlk birkaç gün siyasi iktidar da şaşırdı. Böyle büyük bir depremi 50 Amerika bile zor toplardı. Bu normal bir deprem değil, aşağı yukarı kıyamet kopuyor. Tabi ki aksaklıklar ve değişiklikler oldu. Böyle bir şeyi eleştirmek de var, bunu ben kullanırım deyip tepe tepe kullanmak da var. Doruğa çıkan kutuplaşma ve bunu artık siyasiler de yapmıyor, vatandaşta da bu başladı. Özellikle de biraz mürekkep yalamış insanlarda başlamış. Önce buna bakıyorlar.
-İlk etapta Hatay'a yetişilemedi. Bunu, Hatay'a faydalı olmak için bir şeyler önermek adına konuşmak var bir de bununla dalga geçer gibi üzerinde tepinmek var. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın insanlık ikinci planda. Bu olayda bu çok sırıttı.
ÜMİT ÖZDAĞ'IN DEPREM BÖLGESİNE İLİŞKİN SÖYLEMLERİ
-Ümit Özdağ'ın Zafer Partisi bir 6-7 ay öncesine kadar anketlerde pek yoktu. Anketlerde 'diğer' bölümünün içindeydi. 1'i geçtiği zaman 'diğer'den çıkar. Zafer Partisi, 2'leri geçti. Çok da düşünecek bir şey yok. Birincisi Suriyeliler yaklaşımı, ikincisi de Mansur Yavaş aday olsun dediği için. Bunlardan sonra bir anda puanları yükseldi.
-Bir siyasetçi olarak nereden yürüdüyseniz onu sürdürmek zorunda kalırsınız. Siyaseten anlıyorum ama bu aşamada söyledikleri doğru mu, değil mi tartışma konusu. Partisi için doğru olduğunu düşünmüş olabilir ama fazla kaçtı.
-Deprem bölgesindeki liderlerin tavrı, anketlere de yansıyacak ama bunu şu an ölçemeyiz. Bekliyoruz, ne ölçüde kime ne yansıyacağını göreceğiz, ben de merak ediyorum. 1999'un siyasi sonuçlarını biliyorum. Bu genel anlamda iktidarı yıpratan bir olay ama bunu, diyelim, şu kadar zararla atlatabilirsiniz ya da bu kadar zararla. Bunu nasıl götüreceklerini gözlüyorum ve bu seçmene nasıl yansıyacak, göreceğiz.
-Bir tahminim oluşacak. Algı bakımından bir çaba bir gayret var. Gecikilse de bazı konularda organize olundu ama mutlaka yansıyacak.
-Şimdi, muhalefet 8-10 ay önce epey puan yükseltti. Son 5-6 ayda da AK Parti yükselişe geçti. TOKİ, dolar durgunluğu, TOGG, asgari ücret vesaire... Masadaki aday gecikmesinden de anladık da bu seçim, muhalefet için çantada keklik değil. Tam bu alanda deprem oldu.
-Aday konusunda, 6'lı masa hatalı. Bunda tartışılacak bir şey yok, bu şok yani. Çok tanınmış birisi aday bile olsa, 3 ay kala olur mu? Yıpranmasın demelerinin de anlamı yok. Yıpranacak birisi aday olmasın zaten. 21 yıldır Cumhurbaşkanı ortada. Böyle birinin karşısına aday çıkaracaksınız ama ortada yok.
SEÇİM TARTIŞMALARI
-Masa, en çok oy alacak kişi aday olsun konseptini belki gündeme getirebilirlerdi ama Kılıçdaroğlu ısrarla aday olmak istediği için bu olay gündeme getirilemedi. Muhalifler de istemiyor, bu sebeple adaylık meselesi bu kadar gecikti. Israrla Kılıçdaroğlu aday olmak istediği için en sonunda kabul etmek zorunda kalacaklar. Muhalif seçmenler adına söylüyorum, bunu eleştirene değil bunu yapana kızmak gerekir. Aday ortada olsaydı o deprem bölgesinde kalırdı, çadırda kalırdı.
-6'lı masa, şimdi aday açıklarsa da tepki çekecek durumda. Şöyle, şu anda veya yarın adayımızı söyleseler, herkes insaf der, şimdi mi olur derler. Biraz beklenecek, 15 belki 20 gün. Daha aday belli olmadan seçimden kaçamazsın demek tutarlı olmuyor. Bu atmosferde bir aday lazımdı. siyaseten de hatanın sonucu gözüktü.
KILIÇDAROĞLU'NUN PERVİN BULDAN'LA RÖPORTAJ VERMESİ
-Kılıçdaroğlu, başından beri HDP'ye yakın bir duruş sergiledi. Biri, bazı muhalif insanlarda şöyle bir düşünce var, "HDP'nin yüzde 11'i olmazsa kazanamayız" bu düşünceyle yakınsa bu teknik bir yanlış. Neden? AK Parti ile MHP'nin oy toplamı yüzde 52,5, bu sefer de muhalefete oy versem diyen yüzde 10'u olsa. Milliyetçilik şu anda yükseliyor her yerde.
-Bunun içinden milli sebepler nedeniyle Kemal Bey'e oy verilemez bir durum söz konusu oldu, HDP takıntısı nedeniyle. Aynı kitle Yavaş'a veririm diyor, MHP kökenli olduğu için milliyetçi bulunuyor, tek sebep de bu. Kılıçdaroğlu'nun HDP hassasiyeti yüzde 11 ile ilgiliyse matematiksel bir sıkıntı.
-İkincisi, HDP'nin fikirlerini beğeniyordur, o yüzden yakınım diyorsa bunu eleştiremem ama ben bu sebeple yakın durduğunu sanmıyorum. HDP olmazsa seçim alamayız saplantısından dolayı.
-HDP'nin içinde olduğu bir aday, Türkiye'de kazanamaz. AK Parti seçmeninden, 5-10 puan almadan bu seçimi kazanamazsınız. Bütün muhalefetin oyu yüzde 47,5. Bu HDP flörtü açık bir şekilde seyredildiği müddetçe bu seçim kazanılamaz. Ben HDP yerinde olsam açıkça destek vermem çünkü onlar muhalefeti istiyor. O zaman susacaksın ki oyları yükselsin.
-PKK denilince akla ilk gelen yüzde 70 seviyede, kin, nefret, düşmanlık... Bu konu bu hale gelmiş durumda.
-Büyük felaket nedeniyle halkta bir birlik oldu ama yardımlarda bile, mesela iktidarı eleştirecek birisi varsa o röportaj yapılmıyor, ya da muhalif kanal iktidarı övecek birini es geçiyor, sebebi de izleyici irrite olur diye.
-Hala oradaki depremzedeye bile yandaş mı, muhalif mi diye bakıyorlar. Gördüğüm en büyük sorun bu. Önce insan kavramı ikinci plana düşmüş durumda. Halk, önce yardım etmeyi düşündü. Bu biraz teselli oldu, önce insan olduğunu düşündüler. Sosyal medya bu acımasızlığı en üst düzeyde yapıyor.
DEPREM SONRASI İSTİFA TARTIŞMALARI
-Bizim ülkemizde istifa ya da intihar gibi kavramlar yok. Mesela Japonya'da insanlar istifa ediyor hatta intihar bile edebiliyor. Dünya BM istatistiklerine göre intiharların en düşük olduğu ülkelerden birisi Türkiye'dir. Konu dinden ziyade, sosyokültürel ve etnik sebeplerden kaynaklanıyor. Osmanlı Devleti'nde böyle bir kültür yok. Çok nadir görürsün. Bir kere Süleyman Soylu istifa etti, kabul edilmedi o da. Daha çok Avrupa'da var. Burada istifa olduğunda, beceremedi, gitti denir.
MARMARA DEPREMİ'NDEN KORKUYOR MU?
-Depremden korkmak. İnsan bazen kendisi için korkmayabilir ama ailesi için de korkar. Korku, kişinin sadece kendisi için değil. Korkmuyorum diyen yalan söyler. Anketlerde yüzde 91 İstanbul'dakiler korkuyorum dedi. Cesaret korkusuzluk demek değildir, cesaret bir şeyi korktuğu halde yapmaktır.
İSTANBUL'DA YÜZDE 90 EVİNİN KONTROLÜNÜ YAPTIRMAMIŞ
-İstanbul'da insanların çoğu evlerinin depreme dayanıklı olup olmadığının farkında değil. İstanbul'un yüzde 90'a yakını evinin kontrollerini yaptırmamış. Biri de bana dese ki, yaptırsam ne yapacağım diye, cevap veremem. İstanbul'dan gitme isteği var insanlarda bunu biliyorum. En az 5'te 1'i gitmek ister.
DEPREM UZMANLARININ AÇIKLAMASI
-Onların bu konudaki ısrarı olmasa, bunu demelerinin şu faydası var. Merkezi hükümet başka, İstanbul'da yerel yönetim başka. Bu herkesi harekete geçirebilecek bir tehdit, bilimsel bir şey. 200 senede bir kırılan bir şey. Tsunami olmuş, Marmara Depremi'nde. 200 yılda bir oluyor. Bu, madem biliniyor, bunu hocalar toplumun önüne koyacak. Bu konuda devletin buna el atması lazım.
TOPLUMSAL YARALAR NASIL SARILIR?
-Sadece topluma faydalı olmak için çalışanlar kazanır. Ben buradayım, bu sorun var buna da el atılsın diyenler, kazanır. Bunu yapanlar var. Muhalefet olarak söylüyorum, Muharrem İnce bunlardan birisi.
-Meral Akşener de gereksiz açıklamalar yapmadı, giderek faydalı olmaya çalıştı. İktidara gelince de o psikolojiyi biliyorum, sırf konunun üzerinde tepinenler olduğu için tepki sert oldu. Cumhurbaşkanının 22 senedir seçmenle bir iletişimi var, o sayede bu sert karşılık olumlu karşılanır mı, göreceğiz. Orada bir sürü bakanlar var. Orada yaşıyorlar. Bakanlar için algı için sakal bıraktıklarını söylemek yanlış. Bu yaşadıklarımız ilerleyen zamanlarda tarihimizde bir facia olarak anılacak. Bunu yaşayan nesiller, ölmeden önce, 'ay ne faciaydı' diyeceğiz.
-Bahçeli Cumhur İttifakı mensubu. Bu tip söylemlerde bulunacak. Ama bölgeye çok geç gitti. Yaşı ileri sürülecek bir konum değil genel başkanlık. Söylemleri normal ama alana geç gitmesi sorun. Hükümet ortağı olmasa da hükümeti destekliyor, yaklaşımları normal ama gecikmesi problem.
SEÇİM ERTELENİR Mİ?
-Seçimin ne zaman olması gerektiğiyle ilgili iktidar da endişeli. 10-15 gün sonra herkes yine anket yaptıracak, ben de yaptıracağım, herkes gözleyecek ne yapması gerektiğini. Gecikmesi tabii ki iktidarın eşiğine yarar. Bu süreçten sonra atılacak adımlar çok önemli. Hala fireler var, bunun telafisi için gecikmesi iktidarın işine yarar. Muhalefetin bir an evvel seçim olmasını istemesi de normal.
BU SÜREÇTE SEÇİM OLMASI TEKNİK OLARAK SIKINTILI
-Teknik olarak seçim sıkıntılı bu süreçte, oradan yüz binlerce insan başka illere gitti. Kentlerin milletvekili sayısı belli. Cumhurbaşkanlığı seçimi için önemli değil nerede oy kullanıldığı ama milletvekili seçimlerinde öyle değil. Şehirlerde insan yok. Bu insanların oyları hangi illere göre sayılacak, teknik sorunlar var. YSK bunu nasıl toparlar, bilmiyorum.
-Teknik olarak bir parlamento seçimi, birisi milletvekili birisi de parti için sandığa atılacak oy. Onunla ilgili düzenlemelerin hazırlanması bile birkaç ay gecikmeye neden olur ama çok gecikme de iyi değil. Belki de muhtemelen Haziran'da olması lazım, normal şartlarda. Anaysa bunu diyor çünkü, savaş olayı hariç, hiçbir olay seçimi engellemez, bunu ancak Meclis kararıyla aşabilirsiniz. Şimdilik Haziran'a kadar seçim zor görünüyor.
"CHP HEP YÜZDE 25" SÖZÜ
-CHP'nin oyu artmıyor demedim ben, Kılıçdaroğlu artıramıyor dedim. 3 puan aşağı 3 puan yukarı ne fark eder? Hiçbir ankette yüzde 30'u geçmedi. Ben ayağı yere basmayan bir eleştiri yapmam, fikrimi beğenmeyenler eleştiremedikleri için karşı çıkamıyorlar. Bu sebeple beni başka yerlerden eleştiriyorlar. Tırnak kesmek konusunda mesela. Yok uyudum mu?
-O tırnak kesme olayı, bana kasıtlı yapılmadı, başka hatalar var, yanlış bir şey var, hatamı kabul ediyorum. Birincisi ben 30 yıldır 5 bin saatin üzerinde canlı yayına çıktım. Haftada 4 gece 4 saat 16 saat eder. Bir hafta içinde bir insanın 90 saatlik yaşamı oluyor. 22 saati yolda geçiyor.
-Canlı yayın o kadar hayatın bir parçası ki böyle hatalar oluyor, bu tabii ki yanlış normal değil. Bir de o gün hakikaten bir şeyler döküldü ve çok rahatsız oldum ve o acıyı giderecek vaktim yoktu, boş bulundum yaptım.
-Ya birini hoş görürsünüz. Ya da adamın eleştirilerine çok kızıyorsunuzdur ve haklı cevaplar da veremiyorsunuz? Mesela Kılıçdaroğlu seçim kaybetti farkla neden hala genel başkan? Bir şey diyemezler. Belki başka bir başkan daha çok puan artırdı? Orada cevap veremiyorlar bana.
-Bahçeli için de eleştirilerim oldu. Sadece muhalif diye onlara söylemiyorum, bir şeyi gerçek ise söylerim. Benim söylediğim şeye o matematik öyle değil diyemiyorlar.
KİTAP YAZMAYI DÜŞÜNÜYORUM, LİDERLERLE ÇOK HATIRAM VAR
-Kitap yazmayı düşünüyorum çünkü çok liderle hatıram oldu. Ecevit, çok kibar bir insandı. Hepsi özellikleri olan insanlar da. Ecevit, harika konuşurdu, duvarları dinletirdi. Bir de bir huyu vardı, herkesi kapıya kadar yolcu ederdi. Herhangi bir vatandaş geldi, kapıya kadar yolcu eder. Başbakanken bile, enteresan bir insan. Ben eskiden çaya şeker atardım, şimdi bazen kıtlama içiyorum ama şeker kullanmamayı Ecevit'ten, bir rapor anlattı bana, çay gelip gidiyor, iki şeker atıyorum. Sen dedi, kaç çay içiyorsun, 25. 2 taneden 50 şeker eder. 3 gün dayan, sonra şeker atamayacaksın dedi. Öyle.
-Demirel de harika bir adam. Cumhurbaşkanlığı yeni bitmiş. 90'lı yıllarda çok rapor götürürdüm de bu son dönem. Dedim ki, bu muhalefet bu iktidarı yenemez dedim, o kadar var mı ya dedi, siz niye dönmüyorsunuz dedim, yan odadan senin yanına zor geliyorum ben nasıl tekrar yollara düşeyim dedi.
-Şimdi danışmanlık yapsam şaibe yaptı derler. O partiyle çalışıyor derler. Dedikodu oluyor, şaibe oluyor, o yüzden bu işe şimdi pek girmek istemiyorum. Toplumdaki insanlık denilen şeyin siyasi görüşünün arkasına düşmesinden çok muzdaribim.
-MHP 17,18 iken ses çıkarmıyordu, şimdi puan kaybedince eleştiriyor ben de söylüyorum.
-Şu an gündemdekiler en azından prestijlerini korumak için doğru bilmek zorunda. Böyle bir çabaları var, kendi siyasi görüşlerine göre konuşurken konuşuyorlar. Bu duruma ben de 30 yıl içinde geldim. Yaşımla birlikte ben de tarafsız olmak zorunda olduğumu gördüm, bunu yapmaya çalıştıktan sonra objektif olabildim. Rakamda hile hurda yaptıklarına inanmıyorum anket şirketlerinin. Hepimizin başına çok şey gelmiştir.
-1991 seçimi yaklaşıyor, Demirel'e bir sonuç götürüyorum. Yanında da yine çok ünlü birisi var. Demirel, sehpanın önünde otururdu, ben de raporu anlattım. DYP yüzde 28,8 dedim. Koalisyonu siz kuracaksınız dedim, yanındaki kişi, ya Hakan Bey, siz bunu basına 31-32 olarak açıklayın dedi. Ben o sırada 31 32 yaşındayım, deneyimsizim. Hayır deme şeklimi düşünürken Demirel, dur bakalım o işler öyle olmaz dedi, rahat bırak Hakan'ı dedi. Beni kurtardı. Basına da 28,8 dedim ve hakikaten de 28,8 aldı. Birçok gazetede yer aldı.
Kaynak: Haber Global TV