Geçen cumartesi neyin patlamasıydı? Tekrarı yine böyle olur mu?

Türkiye günler sonra geçen cumartesi kendini sokağa attı. Metrobüsler tıklım tıklımken gözde restoranlarda yer bulmak imkansız gibiydi. Vakaların artışa geçtiği bu dönemde caddelerin hıncahınç dolması toplum psikolojisi adına ne söylüyor? Restoranlar yasaksız hafta sonunda ne kadar ciro yaptı?

Son Güncelleme:

Toplumsal hayatın normal temposu bir senedir şaştı... Pandeminin etkili olduğu son bir yıl boyunca herkesin evde kalma süresi arttı, bazıları en başından beri çalışmak için dışarıda olmak zorunda olsa da herkes kendi normalinden uzaklaştı.

Uzun süreden sonra ilk kez geçen hafta gevşetilen hafta sonu sokağa çıkma yasağı, yine ciddi kalabalıklara yol açtı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca kısıtlamasız ilk cumartesi gününün tadını çıkaranlara gün içinde şöyle seslendi:  

Peki yasakların gevşetilmesiyle oluşan kalabalıklar biliçsizlikten mi, bunalmaktan mı? Bunların sebeplerini Haberglobal.com.tr okurları için bir dönem A Milli Futbol takımının da psikolojik danışmanlığını yapmış olan Prof. Acar Baltaş, Boğaziçi Üniversitesi'nde görevli sosyolog Dr. Feyza Akınerdem ve Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Genel Başkanı Ramazan Bingöl ile konuştuk.

İstiklal Caddesi cumartesi günü vatandaşın akınına uğrarken pazar günü de yasaktan etkilenmeyen turistleri ağırladı. Fotoğraf: AA

1-  Cumartesi günkü kalabalığı nasıl değerlendirmek lazım, bu kalabalık neyin birikimiydi?

Profesör Acar Baltaş: İnsanların bunalmasının iki sebebi var: İlki, belirsizlik. Bu kısıtlamaların ne zaman kalkacağının bilinmemesi... Ama daha önemlisi şu: İrade, tükenen bir kaynaktır. Bu şuna benzer: Elinize 3 kiloluk iki ağırlık alıp, kollarınızı uzatın ve tutmaya çalışın. Herkes yapar ama belli bir süre sonra kolunuz aşağı sarkmaya başlar. İrade de böyledir. İnsan, çok karar verdiği bir günün akşamında diyetini bozmaya daha çok meyillidir. Alışkanlıklardan uzun süre uzak kalmak da psikolojide 'canı cehenneme' etkisi yaratır. "Sokağa çıkma", tamam ama ne zaman açılacak konusunun belirsizliği buna itiyor. Herkes kendine göre perhizde uzun zamandır. Bunun geri tepmesi de böyle oluyor işte.

Sosyolog Dr. Feyza Akınerdem: Toplumsal hayatın normal bir temposu vardı. Bunun çok önemli bir kısmı da kamusal hayattı. Onu nasıl yaşadığımız, ne zaman alışveriş yapıp, ne zaman dışarı çıktığımız önemli konular. Çünkü çok uzun yıllar süren bu normal alışkanlıklarımızı, birikimlerimizi bırakmak zorunda kaldık. Bu son bir sene içinde 'kurallara uyulmuyor' dense de hepimiz için çok sıradışı bir hayat deneyimi oldu. Normalleşme söylemleri hazirandan sonra bir de geçen hafta yeniden dillendirildi. Normalleşme insanların en önemli arzusu. Bir yandan o normale dönmeyeceğimiz bilgisiyle yaşıyoruz ama bir yandan da normalimizi istiyoruz. İlk serbestlikte de o normale doğru koşmamız şaşırtıcı bir şey değil. 

Hafta içi çalışıyorsunuz, hafta sonu dışarı çıkma yasağı var. Dolayısıyla iş dışında kamusal hayatın neredeyse sıfırlandığı bir süreç yaşandı. İnsanlar bunu özlemişçesine dışarı çıktılar.

Kısıtlamasız İstanbul sokaklarını Haber Global ekibi böyle görüntülemişti ?

2- Sokağa çıkma yasağında dahi mahalle aralarında ciddi kalabalıklar olabiliyor. Yani yasaklar varken de kalabalık yokken de... Bu bize Türk insanının pandemiyi nasıl ele aldığıyla ilgili neler söylüyor?

Profesör Acar Baltaş: İhtiyacı fazla olanlar, yani psikoloji dilinde 'dışa dönük olanlar' kuralları daha fazla ihlal etme ve kurallara karşı çıkma eğilimindeler. Sınırları zorlama eğilimindeler.Kişilik disiplini açısından da tedbirlilik özelliği düşük olan insanlar. Çünkü kişinin 5 temel boyutundan birisi tedbirlilik, ihtiyatlılıktır. Bazı insanlar önce düşünüp sonra hareket eder. Bazıları da tam tersi. Tedbirliliği düşük olanlar, kuralları daha fazla ihlal etme eğilimindeler.

Toplum hayatını yöneten 3 alan var: Biri insanların gönlünün istediğini yaptığı alan, yani özgür irade alanı. İkincisi, yasaların sınır çizdiği alan. Üçüncüsü de gönüllü itaat alanı yani yurttaşlık bilincidir. Yurttaşlık bilinci zayıfladıkça, gönüllü itaat da azalıyor.

Türk toplumu disiplinsiz bir toplum. Bu, hayatın her alanında kendini gösteren bir şey. Herkeste kuralları kendine göre yorumlama, kuralların dışına çıkmak için kendini haklı bulma eğilimi var. Örneğin, lüks araçlara binenler daha çok kural ihlali yapıyor. Mahalle arasına girdiğinizde de, o mahallenin delikanlılarının daha çok kural ihlali yaptığını görüyorsunuz. İktidar alanı arttıkça, kendini haklı görme alanı artıyor. İnsanlar kendini kuralların üzerinde görüyor.

Uzun süre sonra kısıtlamasız ilk cumartesi gününde kahvaltıcılarda yer bulunamadı. Serpme kahvaltıya uzun süre aranın ardından ilginin değişmediği gözlendi. Fotoğraf: AA

Sosyolog Dr. Feyza Akınerdem: Türk insanı dünyanın geri kalanından farklı değil bu konuda. Kısıtlama olduğu günlerde araç kullanmaksızın dışarı çıkmak istiyor. Bir de evler, farklı insanların yani annelerin, babaların, torunların aynı anda vakit geçirebilecekleri kadar geniş ve kullanışlı olmayabilir. Normal şartlarda gezmeye gidenler, sokakta oynayanlar vs hepsi bir anda hep birlikte aynı evde kalmak zorunda kaldı. Bu insanların çok uzun süre eve tıkılmasını beklemek zor. Bu da yine alışık olduğumuz toplumsal hayatı yaşamamızdan kaynaklanıyor. Kuşak çatışmaları, farklı aktiviteleri aynı anda yapcak alan bulamamak, farklı saatlerde dışarı çıkmalarına neden oluyor olabilir.

Pandemiyi anlayamamaktan çok, insanların temel ihtiyaçlarının anlaşılmamasıyla ilgili bir problem görüyorum. Yani kısıtlamalar yapılırken, temel ihtiyaçların sadece yeme içme değil, aynı zamanda ev dışı kamusal hayat olduğunun göz önüne alınması gerektiğini ve açık hava kısıtlamalarının da daha az yapılması gerektiğini düşünüyorum bir sosyolog olarak.

Virüsle ilgili çok fazla bilgilendiğimiz bir yıl oldu. İlk başta çok farklı ve çelişkili bilgiler vardı. Bilim dünyası da hemfikir değildi. Bilim okuryazarlığı olmayan insanların başa çıkamayacağı kadar farklı bilgiyle karşılaştık. Kendim de mesela, dışarıdaki havayı solusam virüs kapacakmışım kaygısıyla yaşıyordum geçen sene mart ve nisan ayında. İnsanlar da bu kadar farklı ve çelişkili bilgilerle başa çıkacak kadar bilim okuryazarlığına sahip değiller. Dolayısıyla mahalle arasında kendi kuşkularıyla, arzu ve beklentileriyle o bilgi boşluklarını, çelişkileri doldurdular.

Kimisi virüsün aslında o kadar da tehlikeli olmayacağı sonucuna vardı, kimisi komplo teorilerine yöneldi kimisi de ne yaparsa yapsın bu virüsten kurtulamayacağını düşünerek 'kaçmanın yolu yok, hayatımı neden engelleyeyim' diye düşünmüş olabilir.

Var olan bilgiyi nasıl yorumladıkları farklılık kazanıyor. Bu da çok normal. Bilim insanları bile bu konuda çelişkiliyken... Henüz çok yeni bir durum dünya için. 

3- Haziran'daki normalleşmeyle gelen talep ile son normalleşmeyle gelen talep arasında nasıl bir fark var? Sadece geçtiğimiz cumartesi günkü cironuz neydi? 

Ramazan Bingöl: Talep gayet iyiydi. İşletmelere göre değişkenlik göstermekle birlikte ortalama yüzde 50 ciro artışı oldu. Herkes iş yaptı. Kimi kebapçıya gitti, kimi balıkçıya kimi ise kafeteryaya... Müşteri bizi, biz de müşteriyi özlemişiz. Kurallara uymayan işletme ve vatandaşlar da oldu. Hepsini uyardık. Elimizden geleni yaptık.

İşler bu hızla giderse Ramazan Bayramı'na kadar normal satışlarımıza döneriz.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber