Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ, hakkında açılan davada savunma yaptı
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bir kitabında yer alan söyleşisindeki sözlerinden dolayı, "halkı ve kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçundan 3 yıla hapis cezası istemiyle yargılandığı davada savunma yaptı.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bir kitabıyla ilgili yapılan söyleşideki sözleri nedeniyle "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme" suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı davada savunma yaptı.
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşmaya Başbuğ, avukatlarıyla katıldı.
Duruşma öncesi mahkeme kapısı önünde bekleyen gazeteciler, hakimin talimatı doğrultusunda duruşma salonuna alınmadı. Gazeteciler de davanın aleni olduğunu ve içeri alınmaları gerektiğini belirterek, duruma itiraz etti.
Duruşmada savunması sorulan Başbuğ, "Haksızlığın diz boyu olduğu bir ortamda, kanıtlanmış olaylara, yani olgulara dayanarak tarihi analiz ve tespit yaptığı için bugün burada yargılanmaktadır." diyerek, bugün burada yargılananın kendisi değil, tarihi analizlerin yer aldığı, 5 yıllık bir emeğin ürünü 1159 sayfalık "Türkiye Cumhuriyetinde Güç Odakları Mücadelesi" isimli kitap olduğunu söyledi.
"KİTAPTAKİ DEĞERLENDİRME, 1960 ŞARTLARINDA YAPILAN BİR DEĞERLENDİRMEDİR"
Sürecin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına ifade vermesiyle başladığını ve hakkındaki suç duyurusunun, "Güç Odakları Mücadelesi" kitap serisinin üçüncüsünün tanıtımı amacıyla gazetede yapılan söyleşide yer alan bir cümlesine dayandırıldığını söyleyen Başbuğ, şöyle devam etti:
"Eğer Menderes 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir'de erken seçimi açıklasaydı 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi.' değerlendirmesi, o günün şartlarında, o günlerde gelişen olaylar çerçevesinde yapılan bir değerlendirmedir. Bu değerlendirme, kitaptaki 1961-1980 arasında yaşanan olayların incelendiği bölümde yer almaktadır. Aynı değerlendirme daha önce birçok gazeteci ve siyasetçi tarafından da dile getirilmiştir. Bu siyasetçilerden birisi de 27 Mayıs'ın en güçlü isimlerinden olan Alparslan Türkeş'tir. Darbe sonrasında Türkeş, bu konuda, 'Eğer seçim kararı alınıp yeni bir hükümet kurulsaydı biz 27 Mayıs'ı yapamayacaktık.' demiştir. Görüldüğü gibi, suç duyuruları hiçbir temele dayanmadığı gibi tutarsızdır. İddianameye konu değerlendirmeyle bugünkü olaylar arasında herhangi bir ilişki kurulması da mantık dışıdır."
"SAVCILIĞIN 'KOVUŞTURMAYA YER YOKTUR' KARARI VERMESİNİ BEKLİYORDUK"
Binlerce sayfadan oluşan bir araştırma kitabının içeriği ve değerinin herkes tarafından anlanmasının beklenemeyeceğini, bu nedenle savcılık makamında savunma yapar gibi davranmak ve konuşmak istemediğini kaydeden Başbuğ, "Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermesini bekliyorduk ama savcılık makamı, hazırladığı iddianameyle bizi suçlamayı ve dava açma yolunu seçti." dedi.
Başbuğ, Türkiye ve Türk Silahlı Kuvvetlerine yarım asır hizmet edip emekli olduğunu, sonra da toplumu aydınlatmak amacıyla ülkeye hizmetlerine devam ettiğini, sayısız üniversite konferansına katılıp, televizyon programlarında her zaman doğru bildiklerini açıkladığını, ülke sorunlarına ilişkin 13 kitap yazdığını ve düşünceleri kamuoyunda en çok bilinen kişilerden biri olduğunu kaydetti.
İddianamede suçlanma ve savunmasının 16 sayfa ancak cezaların yer aldığı bölümlerin sadece 2 satır tuttuğuna işaret eden Başbuğ, şöyle devam etti:
"Savcılık makamı, 232 yerde darbeleri eleştiren bir kitapta bir darbe iması hikayesi çıkartmanın güçlüğünü görünce, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçunu seçmiştir. İddia edilen suçun oluşması için Türk Ceza Kanunu'nun zorunlu gördüğü, gerekli olan, kamu güvenliği açısından açık ve yakın tehlikelere ilişkin deliller ve olguların iddianamede yer alarak ortaya konması gerekmektedir ancak savcı buna ihtiyaç duymamıştır. Bir Anadolu şehrinde doğan bir halk çocuğuyum ve TSK'ya şerefiyle komutanlık eden biriyim. 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçlamasını tarih hiçbir zaman affetmeyecektir. İnanmak istiyorum ki titrek titrek yanan adaletin ümit ışığı bugün burada söndürülmeyecektir. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum."
Duruşmada Başbuğ'un avukatları İlkay Sezer ve Hilal Demireli de savunma yaptı.
Esasa ilişkin görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, mütalaasını hazırlaması için dosyanın kendisine gönderilmesini istedi.
Ara kararında mahkeme, mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın cumhuriyet savcısına gönderilmesine hükmetti. Sanık Başbuğ'u savunması alındığı için duruşmalardan vareste tutan mahkeme, bir sonraki duruşmanın 9 Haziran'da yapılmasını karara bağladı.
RUSYA'NIN UKRAYNA'YA MÜDAHALESİ
Duruşma çıkışında gazetecilere açıklama yapan Başbuğ, bugün hem üzgün hem de endişeli olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Endişeli olmamın nedeni, maalesef dünyamızın çok ciddi bir savaş durumuyla karşı karşıya kalmış olması. Tabii endişemi artıran bir diğer nokta ise Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan kriz nedeniyle ülkemiz üzerine bazı ciddi sorunların, problemlerin olabilmesi ihtimali. Ümit edelim aklıselim galip gelir, bu çatışma genişlemez ve sayısız insanın hayatını kaybetmesini, ciddi bir göç olayını Ukrayna'da yaşamayız. Zaten gerek ülkemiz gerek dünya, şu an gerçekten ciddi sorunlarla karşı karşıya."
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Özel Soruşturma Bürosu, Başbuğ hakkında, "Türkiye Cumhuriyeti'nde Güç Odaklarının Mücadelesi" serisinin üçüncü kitabıyla ilgili 4 Ocak 2021'de bir gazetede yer alan söyleşisinde darbe imasında bulunduğu iddia edilen sözleri üzerine yürütülen soruşturma sonucunda iddianame hazırlamıştı.
İddianamede İlker Başbuğ "şüpheli", AK Parti'nin bazı il ve ilçe başkanları ile kadın kolları başkanlarının da aralarında bulunduğu toplam 166 kişi ise "müşteki" olarak yer alıyor.
İlker Başbuğ'un, söz konusu mülakatta "darbe" imasında bulunduğu ve bu şekilde "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme veya aşağılama" suçunu işlediği aktarılan iddianamede, Başbuğ'un 1 yıldan 3 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Kaynak: AA