Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan mutabakat sonrası ilk açıklama!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Dolmabahçe'de yabancı basın mensupları ile buluşma öncesi, dün ABD ile gerçekleştirilen mutabakata ilişkin açıklamalarda bulundu
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
9 günlük bir süreyi bölgede yaşadık. Bu süre öncesi var. Telefon diplomasisi ile devam eden bir süreç oldu. Sayın Trump, Putin'le yaptığımız görüşmeler, Avrupa ülkeleriyle yaptığımız görüşmeler var. Özellikle BM Kutulu esnasında yaşadık. Yoğunlaşan görüşmelerimizi ise dün gerçekleştirdik. Bir gün önce Trump'la yaptığım görüşmede buraya bir heyet gönderirseniz daha iyi görüşme gerçekleştirebiliriz dedim. Heyetler gönderdiler, benim de belirlediğim heyetlerle ön görüşmeleri gerçekleştirdiler. Ardından Pence ile ben görüştüm. Bu heyetlerarası görüşme neticesinde de belirlediğimiz 13 maddelik ortak bildiriyi hep beraber kamuoyuna duyurmuş olduk.
Şu an 120 saatlik süreç ilerliyor. Güvenli bölgeyi bu terör örgütlerinin terk etmesi söz konusu. Trump'ın belirttiği gibi 20 mil, biz 32 km diye ifade etmiştik. Dünkü görüşmelerimizde bu 120 saat içerisinde buraların boşaltılacağı konusunda mutabık kaldık. Birlikte bir dayanışma içerisinde yapma sözünü aldık. Sürekli irtibat halinde olacağız. Salı günü de günübirlik Putin'le görüşmem olacak. Putin'le yapacağım görüşmeyi de bu sürecin ayrı bir unsuru olarak kabul ediyorum.
Bir çatışma söz konusu değildir bölgede, dezenformasyona kulak asmayın. Süleyman Şah Türbesi'nin eski yeri de taşıma yeriydi. Burada yapılan nakli kuburdur, yine o olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yabancı basına açıklamalarda bulundu;
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ailece görüşecek kadar yakın ilişki içindeydik. Demokrasinin, insan haklarının, adaletin geliştirilmesi konusunda pek çok tavsiye bulunduk, ancak Esad bu tavsiyemize uymak yerine halkın üstündeki baskıyı artırma yoluna gitmiştir. Suriye halkı buna direnirken, DEAş belası bu ülkeye de sıçramıştır. Halkın tepesine bir yandan da PKK terör örgütü binmiştir. Suriye nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan 12 milyon kişi evinden olmuş, 6 milyon kişi de başka ülkelere gitmiştir. 4 milyonu da ülkemize gelmiş. 3 milyon 650 bini Suriye genelinden, 350 bini Kobani'den Türkiye'ye gelmiştir, hala da ülkemizde misafir edilmektedir.
Suriye'deki DEAŞ unsurlarıyla en etkili ve sonuç alıcı mücadeleyi Türkiye yürütmüştür. DEAŞ Suriye'de Fırat Kalkanı sonrası tutunamadı ve hızla çözüldü. Rakka ve Deyrizor'a kadar olan bölgeyi de DEAŞ'tan temizlemeye gönüllü olduk, ABD buna yanaşmadı, PKK ile bu işi yürütmeyi seçti. Müttefiklerimize, özellikle de ABD'ye yaptığımız tüm ikazlara rağmen adım atılmadı, kendi göbeğimizi kendimiz kesmekten başka çare kalmadı. Rusya ve İran'la yürüttüğümüz Astana ve Soçi süreçleriyle İdlib'de yaşanan büyük bir insani katliamın önüne geçtik. Diplomasiyi sonuna kadar kullandık.
Türkiye Barış Pınarı Harekatı'na böyle bir sürecin sonunda gelmiştir. Bu harekatın iki temel amacı vardır. Birincisi PKK'yı sınırlarımızdan uzaklaştırmak, ikincisi ülkemizde yaşayan Suriyelilerin bir kısmını güvenli bölgede iskan etmektir.
Suriye kaynaklı göç akımına neden olan Avrupalı ülkelerin de mali desteğiyle buralarda sığınmacıların yaşaması için gerekli planlamayı yaptık. Güvenli bölge projemizi ülkemizde yapılan G20 Zirvesi'nde teklif ettim, hepsi prensipte olumlu bulmasına rağmen, kimse hareket geçmek için adım atmadı, ama o zaman ABD'nin başında Obama vardı.
"BU İKİYÜZLÜLÜĞÜ TARİHE BİR KARA NOT OLARAK DÜŞTÜĞÜMÜZÜN BİLİNMESİNİ İSTİYORUM"
9 Ekim saat 16.00'da Barış Pınarı Harekatı'nı başlattık. Bu anlık bir oluşum değildir. Hazırlığı geriye doğru gittiğimizde 4-5 yılı bulmaktadır. Gelişmeler anlık olmadı. bu gelişmelerin bizi tacizi, tehdidi uzun yıllara sahrih. Sayın Trump ile geçtiğimiz günlerde yaptığımız konuşmada harekata başlayacağımızı söyledim, Beyaz Saray'dan ABD'nin askerlerini çekeceği açıklaması yapıldı. Harekata başlayıp birkaç bölgeden 30 km derinliğe ulaşınca ABD ve Avrupa ülkelerinin bir anda tavrı değişti. Türkiye'nin harekatı başarıyla tamamlayacağı anlaşılınca tepkiler akıl mantık dışı bir boyuta ulaştı, biz harekata kararlı şekilde devam ettik. 4 askerimiz ile 73 Suriye Milli Ordusu askeri şehit oldu. 1081 havan saldırısında 20 sivil vatandaşımızı kaybettik. Sivil kayıpları karşısında bizi arayan hiç kimse olmadı. Bu ikiyüzlülüğü tarihe bir kara not olarak düştüğümüzün bilinmesini istiyorum. Türkiye Cumhuriyeti bir NATO üyesidir, bu terör örgütleri NATO'ya ne zaman üye oldular bilmiyorum.
Barış Pınarı Harekatı'nı da mecbur kaldığımız için yaptık. Uyarılarımıza kulak verilmiş olunsaydı böyle bir şeyle uğraşmıyor olacaktır. Terör örgütlerini destekleyenler bu kayıpların asıl sorumlusudur. Sivil katliamları gibi iddialar tamamen yandaşların, terör örgütlerinin yalanlarıdır. Dünyada benzerine az rastlanır titizlikte yürütülmüş bir harekattır.
"TRUMP'IN MEKTUBUNU UNUTMADIK"
Bu sorunu bir an önce çözmek istiyorsanız, hemen bu gece silahlarını alarak bölge dışına çıkmalarını sağlayın demiştik. Trump, bir heyet göndermeyi teklif etti. Pence başkanlığındaki heyet, teklif ettiğimiz anlaşmanın 1 değil de 5 gecelik teklifini sundu. Biz de muhataplarımızla 120 saatlik mutabakatı sağladık. 13 maddelik mutabakata göre, ABD 120 saat içinde teröristlerin bölge dışına çıkmasını sağlayacak. Dün akşam itibariyle 120 saat harekata ara verdik. Kurdukları alanlar imha edilecek, teröristler de kendileri alandan çıkacak, bu sırada Türk ordusu da bölgeden ayrılmayacak. Bölgenin Türk silahlı kuvvetlerine bırakılmasıyla tamamlanacak. Bu sürecin tamamlanmasıyla ülkemize yönelik yaptırımlar da kaldırılacaktır.
Başkan Trump'ın diplomasiyle yakışmayan mektubu basına yansıdı. Bunu unutmadık. Karşılıklı saydı ve sevgimiz de bunu gündemde tutmamıza yakışmıyor. Vakti saati geldiğinde bu konuya yönelik gerekli şeylerin yapılacağının da bilinmesini istiyoruz.
"SÖZLER TUTULMAZSA HAREKATA 120 SAATİN SONUNDA DEVAM EDECEĞİZ"
ABD, salı gününe kadar verdiği sözleri tutabilirse güvenli bölge sorunu çözülecektir. Ancak 120 saat içinde sözler tutulmazsa, kaldığımız yerden harekata devam edeceğiz. Salı günü Putin'le de görüşeceğim. Amacımız Rusya ile de makul anlaşmalara varmaktır. Rejimin bulunduğu yerde PKK'nın tamamen temizlenmesi şartımızdır, maalesef Tel Rıfat'ta bu yapılmamıştır. Ayn El Arab ve Kamışlı'da da aynı durum söz konusudur. PKK'nın tamamen temizlendiği yerlerin rejimin kontrolünde olması bizim için sorun değildir. Ama hala buralarda Münbiç'te terör örgütleri varsa buralar Araplarındır diyemeyiz, bizim bölgede kalmak gibi bir niyetimiz yok. Terör örgütlerinin Kobani'den temizlenmesini istiyoruz, bunu da ilettik. Bizi tehdit, taciz eden terör örgütlerini buradan çıkarmak tek niyetimizdir.