Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'kadına yönelik şiddet' çıkışı

Berfin'in yüzüne kezzap atan adama verilen cezaya tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizde kadına şiddet olgusunu bahane ederek aile kurumuna saldıran bir zihniyet peyda oldu. Bu zihniyetin amacı kadını korumak değil, aileyi dağıtmaktır" dedi.

Son Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde engelli vatandaşların ve devlet korumasından yararlanmış gençlerin kamu kurumlarına yerleştirilmesi töreninde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarında  satır başları: 

Ülkemizdeki engelli memur sayısı, bizden önceki döneme göre yaklaşık 10 kat artışla 56 bin 500 kişiye ulaştı. Bugün de her eğitim seviyesinden 1304 engelli vatandaşımızı kamuda işe yerleştiriyoruz.

Devlet korumasında yetişen gençlerimizden bugüne kadar kamuda görev alanların sayısı 29 bine yaklaştı. Bugün de, yine her eğitim seviyesinden 1561 gencimizin daha atamasını gerçekleştiriyoruz.

Sosyal yardımlar için ayırdığımız yıllık bütçeyi 2 milyar liradan 55 milyar liraya çıkardık. Son 17 yılda tam 339 milyar liralık sosyal yardımda bulunduk. Milli gelirimiz içindeki sosyal yardımların payını yüzde 0,3’ten yüzde 1,2 seviyesine yükselttik.

Evinden çıkan engelli veya yaşlı her bakımdan kolayca yararlanabileceği imkanlara sahip olmalıdır. Bu vatandaşlarımız günümüzün vazgeçilmez araçları olarak bilgi ve iletişim teknolojisinden faydalanma konusunda engelle karşılaşmamalıdır.

Bunu sağlamanın yolu tüm hizmetleri engelli ve yaşlılar için tasarlamaktan geçer. Bir şehirde kaldırımlar, yollar, lavabolar gibi ihtiyaç duyulan unsurlar erişilebilir değilse ciddi bir eksiklik var demektir. Ve siz medeni olmaktan bahsedemezsiniz. Belediyeler başta olmak üzere herkes sorumluluk kabul etmeli. 82 vilayete doğalgazı ulaştırdık. Hedef Türkiye'deki tüm ilçelere doğal gazı götürmek. Eski binaların dönüşümleri yapılmalı. 100 bin konut TOKİ olarak inşa edeceğiz. Erişilebilirlik standartları belirlenmeli. 2020 yılının erişilebilirlik yılı olarak ilan edilmesinde fayda görüyorum, hayırlı olsun.

Batı çöküyor, aile diye bir kavram kalmamış. Ama şimdi bizi de tehdit ediyor. Neden 3 çocuk diyorum. Güçlü milletler güçlü ailelerden oluşur. Yıllarca doğum noktasında kısırlaştırma politikası gütteler. Ben tam aksini iddia ediyorum. Nüfusumuzun çoğalması lazım. Aile kurumu dağıldığında nüfus azalmaya başlıyor. Pek çok Batı toplumu yer yüzünden silinme tehlikesiyle karşı karşıya kalacak."

Evinden çıkan engelli veya yaşlı her bakımdan kolayca yararlanabileceği imkanlara sahip olmalıdır. Bu vatandaşlarımız günümüzün vazgeçilmez araçları olarak bilgi ve iletişim teknolojisinden faydalanma konusunda engelle karşılaşmamalıdır.

"2020 YILININ ERİŞİLEBİLİRLİK YILI OLARAK İLAN EDİLMESİNDE FAYDA GÖRÜYORUM"

Belediyelerimiz başta olmak üzere, bu konuda sorumluluk sahibi her kurumun, artık bu gerçeği kabul etmesi ve buna uygun davranması şarttır. Yeni yatırımlar erişilebilirlik esasına göre yapılmalı, eski binaların bu doğrultuda dönüşümleri de süratle tamamlanmalıdır. Bu sürecin rastgele, plansız, programsız yürütülmesi de doğru değildir. erişilebilirlik standartları belirlenmeli ve tüm kurumlar çalışmalarını buna göre yürütmelidir. İşte bu amaçla, 2020 yılının Erişilebilirlik Yılı olarak ilan edilmesinde fayda görüyorum.

"HER BİR ÇOCUĞUMUZA SAHİP ÇIKMAK, EN BAŞTA GELEN GÖREVİMİZDİR"

Yürütülecek projelerle, hem fiziksel erişim, hem dijital dönüşüm, en önemlisi de zihinsel dönüşüm yönünde gereken adımlar atılmalıdır. Bu sürecin, Cumhurbaşkanı olarak bizzat takipçisi olacağımı özellikle belirtmek istiyorum. Aynı şekilde, ailesi olmayan veya ailesinin yanında hayatını sürdürme imkânı kalmayan her bir çocuğumuza sahip çıkmak, devlet olarak en başta gelen görevimizdir.

Elbette esas olan çocuğun ailesinin yanında veya ona aynı hissi yaşatacak bir ailenin yanında büyümesidir. Çünkü eskiden yaygın şekilde rastladığımız yurt tipi binalarda ve sadece kamu görevlilerinin gözetiminde çocuk yetiştirilmesi pek mümkün olmuyor.

Bu amaçla, iktidara geldiğimiz yıldan itibaren devlet korumasındaki çocuklarla ilgili sistemi baştan sona değiştirdik.

"6 BİNE YAKIN KORUYUCU AİLE, 7 BİN 259 ÇOCUĞUMUZA SAHİP ÇIKIYOR"

Yurt tipi binaları terk ederek, çocukların aile ve mahalle sıcaklığı içinde hayatlarını sürdürebilecekleri yeni bir sisteme geçtik. Maddi durumu iyi olmadığı için devlet gözetimine verilen çocukları, kendi aile ortamlarında ekonomik ve sosyal olarak destekledik. Halihazırda 128 binin üzerinde çocuğun, bu şekilde kendi aileleri yanında yetişmelerini sağlıyoruz. Kimsesi olmayan çocuklar için koruyucu aile sistemini yaygınlaştırdık.

Bunu yaparken, kardeşleri ayırmamaya da itina gösterdik. Halen 6 bine yakın koruyucu aile, 7 bin 259 çocuğumuza sahip çıkıyor.

Görüldüğü gibi devlet gerektiğinde baba, gerektiğinde ana olarak daima ihtiyaç duyan vatandaşlarımızın ve korunmaya muhtaç çocuklarımızın yanındadır. İnşallah önümüzdeki dönemde bu hizmetleri çok daha yaygın ve güçlü şekilde devam ettireceğiz.

"AİLE KURUMU DAĞILDIĞINDA NÜFUS DA AZALMAYA BAŞLIYOR"

Aile kurumu, milli varlığımızın belkemiğidir. Büyük ve güçlü Türkiye hedefimize ulaşabilmenin en önemli şartlarından biri, aile kurumunu sağlam bir şekilde ayakta tutmaktır. 

Aksi takdirde, tıpkı omurgası çökmüş bedenin felç olması gibi, aile kurumu dağılmış bir toplumun da yerle yeksan olması kaçınılmazdır. Bugün Batı toplumlarını bekleyen en büyük tehdit budur. Aile kurumu dağıldığında nüfus da azalmaya başlıyor. Çünkü sadece bireylerin ve onların hayat biçimlerinin hakim olduğu bir yerde çocuğa yer bulunamıyor.

Bu yüzden pek çok Batı toplumu bir süre sonra yeryüzünden silinme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

"EVLİLİK DIŞI HAYAT BİÇİMİ ÖZENDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR"

Türkiye de, henüz bu derecede değilse bile, aynı tehditle yüzleşmeye başlamıştır. Gençlerimizin evlilik yaşı giderek yukarı çıkıyor. Hiç evlenmeyenlerin sayısı artıyor. Evlilik dışı hayat biçimi, medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya, daha da vahimi özendirilmeye çalışılıyor. Televizyonların birçoğunda bunun kampanyası yapılıyor.

Aile kurumunu kökünden kurutmayı amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken, aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız.

Ailemizin içinde yer aldığı değerlerimize sahip çıkmanın bizi küçülten değil yücelten bir tercih olduğunu gençlerimize göstermeliyiz. Yeni nesil, okumaktan ve duymaktan ziyade gözlemden etkileniyor. Bir başka ifadeyle, bizler ne kadar örnek bir aile hayatı ortaya koyarsak, çocuklarımız da kendileri için benzer bir gelecek tasavvur eder.

Kadına şiddet başta olmak üzere, sıkıntısını yaşadığımız pek çok sorunun çözümü, aile kurumunun güçlendirilmesinden geçiyor. 

ERDOĞAN'DAN BERFİN TEPKİSİ

Hatay'ın İskenderun ilçesinde Berfin Özek'e (20), asit türü sıvı atarak yüzünün bir bölümünün yanmasına ve sağ gözünü kaybetmesine neden olan eski erkek arkadaşı Casim Ozan Çeltik'e zehir zemberek sözlerle tepki gösteren Erdoğan, "geçenlerde bir olay daha yaşandı. Bir namussuz, bir alçak, meşru olmayan bir yaşamla, onunla birlikte yaşıyor. Asit veya kezzap atıyor yüzüne tabii bir göz gidiyor. Mahkemenin verdiği ceza ortalama söylüyorum 13. Ben soruşturuyorum, bana verilen cevap şu. Kanunun en yüksek oranı bu. Ben de diyorum ki burada bizim getirdiğimizi söylüyorum. Arkadaşlar, siz niye kanun diyerek bize böyle bir cevap yolunu buluyorsunuz. Ben kanundan bahsetmiyorum. Ben haktan, hukuktan bahsediyorum. Siz burada hakkı arayacaksınız, adaleti arayacaksınız. Böyle bir olay kendi kızının başına gelmiş olsa bu olayı nasıl değerlendirirsin. Yargı dünyasına sesleniyorum. Kanunların arasındaki maddelere değil vicdanınızın sesine kulak verin. Adaletin tecellisini hakta, hukukta arayın. Hukuk eşittir kanun değildir. Bunu iyi anlamamız lazım" diye konuştu.

"AİLE KURUMUNA SALDIRAN BİR ZİHNİYET PEYDA OLDU"

Erdoğan konuşmasını şu ifadelerle sürdürdü: Bu vesileyle şu hususa da dikkat çekmek istiyorum. Ülkemizde, kadına şiddet olgusunu bahane ederek aile kurumuna saldıran bir zihniyet peyda oldu. Vicdan yok, acıma hissi söz konusu değil. Ama mücadelemizi gerek İçişleri Bakanlığı gerek yargı, vermeye devam edeceğiz. Bu zihniyetin amacı kadını korumak değil, aileyi dağıtmaktır. Bunun için toplumun önüne hakikatle ilgisi olmayan bir dehşet tablosu koymaya çalışıyorlar.

Mesela, Türkiye’deki kadın cinayeti vakaları, Avrupa ülkelerinin yarısı, dünya ortalamasının üçte biri kadardır. Buna rağmen ülkemizi, adeta her köşesinde her an kadınların katledildiği bir yer gibi gösterme çabalarına rastlıyoruz. Bu tür gayretler asla iyi niyetli değildir.

Kadına fiziken veya ruhen şiddet uygulayanın, hele hele hayatına kast edenin karşısına ilk önce biz çıkarız bunun bilinmesini istiyorum. Anne olan, eş olan, kız evlat olan, hepsinden önemlisi insanın yarısı olan kadına yönelik her türlü ayrımcı davranışa ve şiddete eyvallah etmedik, etmeyiz. İnsani duyarlılıkların sinsi bir şekilde istismarıyla aile kurumunun içinin boşatılmasına ve çökertilmesine de asla izin vermeyeceğiz.

Eğitimden medyaya kadar her alanda seferberlik ruhuyla aileye sahip çıkacak bir anlayışla çalışmalar yürüteceğiz. Bugünümüz ve geleceğimiz için aile kurumunun yaşatılmasını ve güçlendirilmesini sağlamayı, en az güvenlik kadar, en az ekonomi kadar önemli görüyoruz.

Sonraki Haber