Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan İslam ülkelerine Arnavutluk çağrısı

İslam İşbirliği Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arnavutluk depremiyle ilgili çağrıda bulundu: Sizlerden yaraların sarılması için elinizdeki tüm imkanlarla destek olmanızı istirham ediyorum.

Son Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İslam İşbirliği Üst Düzey Kamu ve Özel Sektör Yatırım Konferansı'nda konuştu. 

"İslam İşbirliği Teşkilatı nüfusunun yüzde 21'i yani 350 milyon kardeşimiz aşırı yoksulluk şartlarında hayata tutunmaya çalışıyor" diyen  Erdoğan, "En zengin İslam ülkesi ile en yoksulu arasındaki gelir farkı 200 katı aşıyor. Müslümanlar zekatı verecek olsa İslam ülkelerinde fakir kalmaz" ifadelerini kullandı. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul Tahkim Merkezi'nin kuruluş prosedürünü tamamladık. İnşallah bu sene içerisinde Tahkim Merkezi'ni faaliyete geçireceğiz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar: 

Müslümanlar olarak 1,7 milyar gibi muazzam bir beşeri kaynağa sahibiz. Şu an dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 24’ü İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin vatandaşlarından oluşuyor. 

Nüfus yanında, doğal kaynakları ve stratejik konumuyla da İslam ülkeleri gerçekten büyük bir potansiyel barındırıyor. Burada sahip olduğumuz kapasiteyi göstermesi bakımından bazı çarpıcı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bugün dünya petrol üretiminin yüzde 65’i, doğal gaz üretiminin yüzde 55’i, doğal kauçuk üretiminin yüzde 70’i, bilinen uranyum yataklarının yüzde 40’ı İslam ülkelerindedir. Ayrıca hurmanın yüzde 93’ü, Hindistan cevizinin yüzde 35’i, buğdayın yüzde 15’i, pirincin yüzde 17’si, baharatın yüzde 39’u da yine Müslümanlar tarafından üretiliyor.

Bu tabii zenginliklerin yanı sıra İslam ülkeleri, coğrafi olarak dünya ticaret yollarının tam merkezinde yer alıyor. Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Akdeniz’i Hint Okyanusu’na bağlayan Süveyş Kanalı, Basra Körfezi’ni Hint Okyanusu’na bağlayan Hürmüz Boğazı stratejik bağlantı noktalarından sadece birkaçıdır. Ancak tüm bu imkanlara rağmen İslam ülkelerinin dünya ekonomisindeki toplam payı yüzde 10’u dahi bulmuyor.

Çok daha vahimi İslam İşbirliği Teşkilatı nüfusunun yüzde 21’i, yani 350 milyon kardeşimiz aşırı yoksulluk şartlarında hayata tutunmaya çalışıyor. Milli gelir ve gelişmişlik seviyesi açısından da ülkelerimiz arasında çok ciddi uçurumlar olduğunu görüyoruz. 

"DOST ACI SÖYLER AMA GERÇEĞİ SÖYLER"

En zengin İslam ülkesi ile en yoksulu arasındaki gelir farkı 200 katı aşıyor. Demek ki Müslümanlar kendi aralarında Zekat müessesesini de çalıştırmıyor. Sadece Müslümanlar kendi aralarında Zekâtı verecek olsa, İslam ülkelerinde fakir kalmaz fakir.

Coğrafyamızın bir yanı lüks ve şatafat içinde yaşarken, diğer tarafında açlık, kıtlık ve fakirlik hüküm sürüyor. Halbuki, dünya nüfusundaki payı yüzde 7’nin altında olan Avrupa Birliği’nin dünya ekonomisindeki payı yüzde 22’den fazladır. Yalnızca 330 milyon vatandaşı olan Amerika Birleşik Devletleri tek başına dünya ekonomisinin yüzde 24’ünü oluşturuyor.

Küresel sabit sermaye yatırımları 20 trilyon doların üzerine çıkmışken, İslam İşbirliği Teşkilatı üye ülkelerinin toplam sabit sermaye yatırımları 1,5 trilyon dolar civarındadır.

Bu rakamlara baktığımızda ortada çok büyük bir dengesizliğin, çarpıklığın olduğu gayet açıktır. Bu tablo aynı zamanda bize samimi bir özeleştiri yapmamız gerektiğine de işaret ediyor. Zira sorunlarımızı görmezden gelmenin, yok saymanın hiç kimseye bir faydası yoktur, olmayacaktır.

Dost acı söyler ama gerçeği söyler. Ben bir dost olarak belki acı söylüyorum ama gerçeği söylüyorum.


"TİCARETİMİZİ ARTIRMANIN YOLLARINI ARAMALIYIZ"

Rabbimizin bizlere bahşettiği onca imkana, zenginliğe rağmen; neden ticarette, gelir adaletinde, yatırımlarda, dış politikada hak ettiğimiz konumda olmadığımız üzerinde hassasiyetle düşünmemiz gerekiyor. Kendi sorunlarımız için başkalarını suçlamak yerine, önce kendi muhasebemizi yapabilmeliyiz. Hiçbir komplekse kapılmadan sorunlarımızı açık yüreklikle konuşabilmeyiz.

"Kazan-kazan" temelinde işbirliğimizi genişletmenin, çeşitlendirmenin, ortak projelerle ticaretimizi artırmanın yollarını aramalıyız.

Türkiye olarak, 3 yıllık Zirve Dönem Başkanlığımız sırasında bu konuda gerçekten yoğun çaba harcadık. Özellikle İslam ülkeleri arasındaki karşılıklı ticaret ve yatırım imkanlarının artırılması ile yasal prosedürlerin sebep olduğu engellerin ve tıkanıklıkların aşılması için gayret sarf ettik.

Aralarında İslam İşbirliği Teşkilatı üyelerinin de bulunduğu birçok ülkeyle, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri, Karma Ekonomik Komisyonları ve Yüksek Stratejik Komiteler gibi mekanizmalar tesis ettik.

34’üncü İSEDAK Toplantısında "Ticaretin Kolaylaştırılması ve Gümrüklerde Risk Yönetimi", 35’inci Toplantıda ise "Gıda Güvenliği" temaları üzerine kapsamlı oturumlar düzenledik. Sadece sorunlarımızın tespitine odaklanmadık, aynı zamanda çözüm önerileri de ürettik, hepsinden önemlisi bunları hayata geçirdik.

"İSTANBUL TAHKİM MERKEZİ’NİN KURULUŞ PROSEDÜRLERİNİ TAMAMLADIK"

İstanbul’da 2016’da yaptığım çağrı doğrultusunda, teşkilat üyesi ülkeler arasındaki ticari ve yatırım uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmak için İstanbul Tahkim Merkezi’nin kuruluş prosedürlerini tamamladık.

İnşallah bu sene içerisinde Tahkim Merkezini faaliyete geçireceğiz. İslam Ticaret Sanayi ve Tarım Odalarını yeniden yapılandırma sürecinin de kısa sürede başarıyla sonuçlanmasını temenni ediyorum.

Bilim ve Teknolojik İşbirliği Daimi Komitesi’nin inovasyon alanındaki girişimlerine de büyük önem veriyoruz. İslam Kalkınma Bankası Yatırım Sigortası ve İhracat Kredisi Kurumunun çalışmalarını önemsiyorum.

Keza, İslam Özel Sektör Kalkınma Kurumu, İslam Ticaret Finans Kurumunun çalışmaları da takdire şayandır. Bu vesileyle, Teşkilat üyesi ülkelerin kendi aralarındaki ticaret hacmini ve pazarı büyütecek Tercihli Ticaret Sistemi Anlaşmasına verdiğimiz ehemmiyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Tüm üye ülkeler tarafından anlaşmanın bir an önce uygulama safhasına alınmasının faydalı olacağına inanıyorum.

"KAÇAN FIRSATLARI YAKALAMAK BİR DAHA MÜMKÜN OLMAYABİLİR"

İslam ülkelerinin ekonomik büyümesi ve refah seviyelerinin artırılabilmesi için gerekli maddi ve tarihi şartlar son derece elverişlidir. Önemli olan İslam ülkeleri arasında etkin bir işbirliği mekanizması oluşturulması ve bunun kararlılıkla hayata geçirilmesidir.

Kaçan fırsatları yakalamak bir daha mümkün olmayabilir. Bunun için güç birliği yapmamız, güçlerimizi birleştirmemiz önemlidir. Türkiye olarak hedeflerimize hep birlikte ulaşmak için tecrübelerimizi ve elimizdeki imkanları sizlerle paylaşmaya hazırız. Tüm imkanlarımızla siz kardeşlerimizin yanındayız.

Sizlerin başarılarını ve sürdürülebilir kalkınma yolunda attığınız adımları, hem kendi başarımız, hem de tüm İslam aleminin bir kazancı olarak görüyoruz.

ARNAVUTLUK ÇAĞRISI26 Kasım’da kardeş Arnavutluk’un Durres kentinde 6,4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Bu depremde 51 kardeşimiz hayatını kaybetti, bini aşkın Arnavutluk vatandaşı da yaralandı. 

Burada, bir kez daha, bu elim olay nedeniyle vefat eden Arnavut kardeşlerimin yakınlarına ve tüm Arnavutluk halkına başsağlığı dilerken, yaralılara acil şifa diliyorum. Depremin yaşandığı günden itibaren değerli dostum Başbakan Rama’yla sürekli irtibat halinde olduk. 

AFAD’dan arama-kurtarma timi, Sağlık Bakanlığı’ndan Ulusal Medikal Kurtarma Ekiplerimiz, Kızılay’ımız ve sivil toplum kuruluşlarımız depremin olduğu gün Arnavutluk’a intikal ederek sahada çalışmalara başladılar. Arnavutluk’ta toplam 500 adet yeni konut inşa etmek üzere çalışmalarımız sürüyor. 

Deprem, insanoğlunun başına gelen en büyük felaketlerden biridir. Bu zor durumda Arnavutluk halkının yanında olmak insani bir görevdir. 50 İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülke el ele verdiğimiz anda az veya çok bu destekle Arnavutluk'u süratle ayağa kaldırırız. Sizlerden kardeş Arnavutluk’un yaralarının kısa sürede sarılması için elinizdeki tüm imkanlarla destek olmanızı istirham ediyorum.


Sonraki Haber