Cihat Yaycı'dan Türk gemisine hukuksuz aramayla ilgili çok çarpıcı değerlendirme! Operasyonun ismine dikkat çekti

Türk gemisine yönelik hukuksuz aramayı değerlendiren Cihat Yaycı, "Operasyonun önceki ismi Ayasofya'ydı, Aya İrini olarak değiştirildi" dedi. Yaycı, hukuksuz aramadaki amacın, Türkiye'ye yaptırım için somut delil elde etmek olduğunu söyledi.

Son Güncelleme:

Doğu Akdeniz'de seyreden Türk gemisine hukuksuz bir şekilde çıkılarak arama yapılmasına ilişkin Haber Global ekranlarında değerlendirmelerde bulunan müstafi Tümamiral, Bahçeşehir Üniversitesi Denizcilik ve Global Stratejiler Merkezi Başkanı Doç. Dr. Cihat Yaycı, çok çarpıcı açıklamalar yaptı. 

Öncelikle böyle bir arama için hukuken çok somut delillerin olması gerektiğinin altını çizen Yaycı, "Açık denizlerin serbestisi ilkesi vardır. Bu BM kuralları ile teamül hukuku ile gemiler açık denizlerde serbestçe intikal ederler. Açık denizler karasularının ötesindeki denizlerdir. Karasularının ötesindeki denizlerde gemiler ancak bayrak devletinin yetkisi altındadır. Bu BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 110. Maddesi'ne buna istisnai durum nasıl olur diye şartları da ortaya koymuştur. Bunun dışındaki her durumda gemilerin durdurulması, aranması söz konusu olamaz. İstisnai durumlar vardır. Seyir emniyetine neden olabilecek tehlikeleri önlemek için. Köle ticareti, deniz haydutluğu, uyuşturucu ticareti gibi, bunlar hakkında da somut delil olmak kaydıyla gemiler durdurulabilir. 4 saat içinde bayrak devletinden cevap beklenir, gelmezse o zaman gemiye çıkılabilir. Eğer bayrak devletinden ret cevabı gelirse gemiye çıkılamaz. Bunun için somut delil olması lazım" dedi. 

"TÜRK TOPRAĞINA İZİNSİZ VE KONSENSUS OLMADAN ÇIKTILAR"

Elde bir somut delil olmadığını, somut bir ihbar da bildirilmediğini ifade eden Yaycı, şöyle devam etti:

"Elde somut delil yok, şu ana kadar sunulan somut ihbar da bize bildirilmiş değil. Türk gemisi durduruluyor, Türk gemisi durdurulduktan sonra 10:00 civarında bizim ilgili makamlarımıza bildiriliyor. Sahil Güvenlik ve Ulaştırma Bakanlığı'na bildiriyorlar. Bu arada cevap beklenmezsi gerekir fakat bu cevap gelmeden gemiye çıkılıyor. Allah'tan gemide video kaydı yapılıyor. Video kaydı sayesinde söylemleri aksi rahatlıkla ispatlanabiliyor. Gemide 16 saat kalınıyor. Geminin takribi mevkisi Mora Yarımadası'nın güneybatısı falan değil. Libya'ya 40 mil mesafede. Mora denilince sanki gemi Dora Boğazı'ndaydı ya da Yunan kıyılarına yakın bir yerdeydi. Orada bizim harp gemilerimiz de var diye biliyorum. 16 saat boyunca Türk bayrağı taşıyan gemiye, Türk toprağına izinsiz ve konsensus oluşmadan çıkmışlardır. Uluslararası hukuka tamamen aykırıdır."

"AYASOFYA VE AYA İRİNİ OPERASYONU HERHALDE BİR ANLAM İFADE EDİYOR"

Türk gemisine yönelik gerçekleştirilen hukuksuz müdahaleye dahli olan Alman geminin bağlı olduğu operasyonun şimdiki ve bir önceki ismine vurgu yapan Yaycı, şunları söyledi:

"1856'da devlet eli ile yapılan korsanlıklar yasaklanmıştır ama görüyoruz ki Avrupa eli ile korsanlık yeniden hortlatılmıştır.
Bunun arkasında başka şeyler vardır. Birincisi, İrini Harekatı aslında Aya İrini Harekatı'dır. İsmine dikkatinizi çekiyorum. Bir önceki ismi bu harekatın Ayasofya'dır. İsim değiştirilmiştir. Şimdi Aya İrini olmuştur. Her ikisi de isim olarak Ayasofya ve Aya İrini herhalde bir anlam ifade ediyor Türkiye için. Bu bir rastlandı değil. Bu, bu harekatta kastın Türkiye olduğu anlaşılıyor. Çünkü eğer Birlemiş Milletler'in silah ambargonsunun denetlenmesi ise mesele, bir kere Hafter'e Yunanistan'dan giden silahların mutlaka denetlenmesi gerekir. Bunlara hiç kimse karışmıyor. BM'nin tanıdığı yönetim, bizim tanıdığımız Serrac yönetimidir. Hükümetin de İrini Harekatı'nda böyle bir anlaşmayı AB ile imzalamadığını biliyoruz. Dolayısıyla AB, ambargo denetlenmesi için yetkili bir mercii değildir. Bu tamamen hukuksuz bie operasyon. Türkiye'yi hedef alarak yapılmış bir operasyondur."

"CİDDİ ŞEKİLDE HESAP SORULMASI LAZIM"

Hukuksuz eylemin, geminin ve askerlerin bağlı olduğu ülkelere sorulmadan yapılamacağını söyleyen Yaycı, "Bu harekatın komutanı, sahadaki komutanı Yunan'dır. Gemi Alman gemisidir. Alman komutan emrindedir. Bununla birlikte gemimize çıkan özel kuvvetler İtalyanlardır. Alman gemisinde Yunan harekat komutanı elinde, İtalyan tim tarafından gemimize çıkılıyor. Bunların hiçbirisi ülkelerine sorulmadan mümkün değil, olmaz. Yunan komutan emir verdikten sonra Alman gemisi milli makamlarına sormuştur, İtalyan time emir verilmiştir. İtalyan tim komutanı da milli makamlarına sormuştur, onlar da çıkın demiştir. Bu tür harekatlarda bu tür faaliyet esnasında, ister NATO'da, ister BM operasyonlarında olalım, mutlaka milli makamlardan izin istenir. Hem AB'nin hatası var hem komutanların hatası var hem de devletlerin hatası var. Ciddi şekilde hesabının sorulması lazım, Mavi Marmara'da olduğu gibi" dedi. 

"AB ZİRVESİNDE TÜRKİYE'YE YAPTIRIM İÇİN SOMUT DAYANAK BULMUŞ OLACAKLARDI"

Avrupa Birliği'nin 10-11 Aralık'taki zirvesine dikkatleri çeken Yaycı, bu zirvede Türkiye'ye yönelik olası bir yaptırım söylemlerini de hatırlatarak, "Bunun ardından çok daha başka şeyler var aslında. AB'nin 10-11 Aralık'ta yapacağı zirve var. Yaptırım kararı tartışılıyor. Burada Yunanistan'ın büyük bir baskısı var, Türkiye'ye yaptırım uygulansın diye. Bir silah bulunmuş olsaydı o zaman şu olacaktı; yaptırım kararı için çok somut bir dayanak bulmuş olacaklardır. Bu hukuksuzluğun arkasında bu var. Hiçbir deniz subayı bunu yaptırmaz ama şu var demek ki, o kadar eminler ki bir şey bulacaklarından, bulduklarında yaptıkları hukuksuzlukların gündeme gelmeyeceğini çünkü buldukları şeyin gündem olacağını düşünüyorlar. Bu ellerinde patladı, Türkiye'ye kazanç olarak döndü. Türkiye, bunun üzerine ciddi şekilde gitmelidir" dedi.

"ULUSLARARASI KUMPAS KURULDU, ARKASINDA FETÖ VAR"

Yaycı, "Uluslararası kumpas kuruldu, arkasında başka birileri vardır. Almanya, İtalya'yı ihbar eden bir ihbar mekanizması var demektir. 1.5 senedir Türkiye'yi savaş suçlusu yapmak için çalışan FETÖ'tür. FETÖ'nün birtakım tweet'leri vardır. 1.5 sene öncesinden atılan. Türkiye silah taşıyor, ambargo deliyor gibi. MİT TIR'ları kumpası gibi. Aynen şunu diyorlar: MİT TIR'ları idi, şimdi MİT gemileri oldu. Aynı iftirayı kuran ekibin arkasında FETÖ var. FETÖ, bütün yayın organları ile yabancı dilde ve Türkçe'de ticaret gemilerini hep hedef gösterdi. Cumhurbaşkanı'nı hep hedef gösterdi. Amaç, Türkiye'yi yönetenleri uluslararası savaş mahkemesinde yargılatmaktı" ifadelerini kullandı. 

Yaycı şöyle devam etti: 

"Gerçekten bunlar bir konteynerin içine silah koymuş olabilirlerdi. 2018'de Mete Yarar'ın yazdığı kitapta böyle bir senaryo yazılmış. Çok enteresandır. Bugün de Aytunç Erkin'in yazısı var. Bu kumpas hakkında. Benim istifa sürecimden bir sene öncesinden başlayarak ve 4 ay önce benim istifa edeceğimi söyleyen, zorlanacağımı söyleyen hesaplar bunlar aynı zamanda. Bir melun akıl var, bu Türkiye düşmanı, Türk düşmanı, Müslüman düşmanı. Libya açıkta kalsın, umurlarında değil. Bu gemi Libya'ya boya malzemesi, çocuk bezi götürüyor. 

Bir konteynerin içerisinde silah konulabilir ve bizim haberimiz olmayabilir, o gemiyi durdurabilirler ve 'Biz bulduk' diyebilirler. 16 saat aramanın arkasında FETÖ'cülerin bunları inandırdığı kanaati var. 16 saat bir geminin aranması demek, didik didik aranması demektir. 

(Bölgede Türk donanmasına ait gemiler olsa ne yapılabilirdi?) Ya müdahale edilirdi çatışma çıkardı ya da gerçekten bu oyunu fark etmek de önemli bir şey. Aradılar bulamadılar. Şu anda Türkiye eğrisi doğrusuna denk gelmiş vaziyette aranıp bulunamadı. Sonuç itibarıyla böyle bir durum söz konusu oldu. Bu bizim hayrımıza da olmuştur. Belki de bu mantıklı yapıldı. Belki de bu şekilde olsun diye müdahale edilmedi. Olmasını da çok arzu ederim. Gerçekten böyle düşünülmüş olsun. Türkiye, uluslararası hukuka son derece saygılı ve hassastır. Bu 1800, 1900'lerde İngilizlere konu olmuştur. 

BUNDAN SONRA NE YAPILABİLİR?

Bundan sonra yapılacak olan şey şu. BM nezdinde şikayetçi olmak. NOTA vermek, hakkımız saklı demek değil. Mavi Marmara olayında nasıl dava edildiyse ilgililer şimdi de dava edilmesi lazım. Hem İtalya hem Yunanistan ve Almanya'dan davacı olunmalı. Bu emri veren subaylar ve uygulayan askerler hakkında ismen davacı olunmalıdır. Maddi ve manevi açıdan. Uluslararası Ceza Mahkemelerinde. Saygın devletlerin yaptığı gibi, bu durumlarda misilleme hakkı doğar. Meşru bir haktır. Bunun en azından misliyle değilse bile aynıyla mukabele edilmesine büyük fayda vardır. Boğazlardan geçen bir Yunan gemisi aynı şekilde durdurulur. Biz de onların aynı şekliyle aynı faaliyetleri İtalyan gemisi, Alman gemisi, bunlara da bunlar uygulanabilir. Türkiye ve yönetenler bunu çok boyutlu düşünmelidirler. Almanya ile bizim ciddi bir ticaret ilişkimiz var. AB'nin büyük abisi Almanya. Çok sıkı bir ilişkimiz var. O zaman bunları zarar görecek şekilde değil, bir daha olmaması yönünde alınabilecek tedbirlerin de düşünülmesi gerekir. Ekonomik boyutu ile de düşünmemiz lazım." 

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber