Ceren Damar davasında yeni gelişme

Ceren Damar cinayeti davası 29 Kasım'a ertelendi.Sanığın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Son Güncelleme:

Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanık ile maktulun annesi Feyzan, babası Mustafa, kız kardeşi Selin Damar, eşi Levent Şenel, ailenin diğer yakınları ile tarafların avukatları katıldı. Şikayetçi aileyi birçok avukatın gönüllü olarak temsil ettiği duruşmayı Çankaya Üniversitesi öğretim üyeleri, öğrencileri ve avukatların da arasında bulunduğu çok sayıda kişi takip etti.

Duruşmada önce müdahillik talepleri alındı. Maktulenin ailesinin avukatı Çetin Arslan, suçtan zarar gördüklerini belirterek, davaya müdahil olmak istediklerini söyledi.

Çankaya Üniversitesinin avukatı, üniversitenin olayda genç ve başarılı bir akademisyen kaybettiğini, akademik programın aksadığını, üniversitenin zarar gördüğünü dile getirerek, sanıktan şikayetçi olduklarını belirtti.

Sanık avukatı Vahit Bıçak ise "Suçların mağduru bütün toplumdur. Katılmayı geniş yorumlayacak olursak 82 milyonun duruşmaya kabulü gerekir. Rahmetlinin yakınlarının katılma talebine diyeceğimiz yok ancak diğer taleplerin reddini istiyoruz." diye konuştu.

Mahkeme, cumhuriyet savcısının da görüşü doğrultusunda maktulenin ailesi, üniversite ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının davaya müdahilliklerini kabul ederken Ankara Barosu, İzmir Barosu, Trabzon Barosu, Adana Barosu, Bursa Barosu, Eğitim Sen, Türk Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğinin de aralarında bulunduğu diğer tüzel kişilerin müdahillik istemlerini reddetti.

Sanığın savunması 

Duruşmada daha sonra sanık Hikmet savunmasını yaptı. Savunmasına, "Bu vahim olaydan ötürü çok pişmanım. Kimse yaşadığımı yaşamak istemez. Olaydan önce de psikolojik tedavi görüyor, haplar kullanıyordum." diye başlayan Hikmet, daha sonra yazılı savunmasını okudu.

Savunmasının devamında Hikmet'in "sevdiği kadını kaybetmekten pişmanlık" duyduğuna ilişkin sözleri üzerine salondan tepkiler yükseldi. Ayağa kalkan maktulenin eşi Levent Şenel, salondakilere, "İfadesini versin. Ben sakinim. Kimse kızmayacak, cevabını vereceğiz." dedi.

Olaydan sonra gözaltındayken kötü muameleye uğradığını, baskı altında ifade verdiğini, medyanın olayı farklı yansıttığını iddia eden Hikmet, "Yaptığım doğru değil ama hala bunu nasıl yaptığıma inanamıyorum. Olay gününden itibaren ifademi değiştirmek istedim ama türlü sebeplerle değiştiremedim." diye konuştu.

Savunmasında maktuleyi üniversiteye başlamasının ardından tanıdığını, bir süre sonra duygusal ilişkileri olduğunu, maktulenin bunun okulda bilinmesini istemediğini iddia eden Hikmet, 6 ay sonunda maktuleden ayrıldığını ve bunun üzerine ondan baskı gördüğünü öne sürdü.

Ceren Damar Şenel'in sınavlarda herkesin kopya çektiğini gördüğü halde sadece kendisini yakaladığını söyleyen Hikmet, olay günkü sınava ilişkin, "Herkes kopya hazırladı. Bende de vardı." dedi.

Kopyaları maktuleye göstererek, müsamahalı davranmasını istediğini savunan Hikmet, "Sınavda kopyayı çıkarıp çekmeye başladım. Aniden yanıma gelerek kağıdımı ve kopyalarımı aldı." diye konuştu.

Sonrasında maktulenin "intikamını aldığına, mezuniyeti unutması gerektiğine, annesine de FETÖ'den işlem yaptırdığına" ilişkin sözler söylediğini iddia eden Hikmet, "FETÖ ile ilişkimiz yok. Özellikle annem hakkında söylediklerini unutamadım. Annem bir iftira sonucu görevden alınmıştır." ifadesini kullandı.

Kopya çekerken yakalanmasının ardından konuştuğu arkadaşının, "Bunlar benim başıma gelse onu öldürürüm" sözlerinin de kendisini tahrik ettiğini söyleyen Hikmet, eve giderek babasının silahını aldığını anlattı.

Okula döndükten sonra maktuleyle karşılaştığını, ona "annesine FETÖ ile ilgili iftira atılmasında ilgisi olup olmadığını" sorduğunu kaydeden Hikmet, maktulenin, "Evet var. Sana daha kötüsünü yapacağım." dediğini öne sürdü.

Hikmet, akşam saatlerinde maktulenin odasına gittiğini ifade ederek, şu savunmayı yaptı:

"Bana, 'Hasan, annenin FETÖ'den ihracıyla ilgim yok. Eşim Levent'in işidir' dedi. Eşiyle tanışmıyordum. 'Senin hiç onurun, gururun yok mu?' dedim. Bana bağırdı, 'Aileni de seni de harcayacağım' dedi, yüzüme tükürdü, tokat attı. Ceren'i bıçakla yaraladım. Daha sonra silahı kafama dayadım, ateş edeceğim sırada odaya birkaç kişi girdi. Kapıya bakarken silah ateş aldı. Cinnet getirdim, olayın vahametiyle korkup kaçtım. Arabama binmeden intihar mektubunun bir kısmını zaten yazmıştım. Annemi aradım, 'Hakkını helal et' dedim. Annem intihardan vazgeçirdi. Olayda kullandığım bıçağı her zaman yanımda taşırdım. Silahı ise intihar etmek amacıyla yanıma almıştım."

Baba Damar savunma için "senaryo" dedi

Sonrasında beyanı alınan maktulenin babası Mustafa Damar, sanığın savunmasından "senaryo" diye bahsetti. Kızının çok değerli bir evlat ve bilim kadını olduğunu söyleyen Damar, olayın ardından polisin yürüttüğü soruşturmaya yönelik eleştirilerde bulundu.

Sanığın anne ve babasının olaydan sonra emniyette rahatça davrandıklarını savunan Damar, sanığın olay günü kullandığı ve savcının aranması talimatı verdiği otomobilin aranmadan sanığın annesince "kaçırıldığını" ve tutanakla alındığı söylenen cep telefonunun olay gecesi farklı yerlerden sinyal verdiğini öne sürdü.

Damar, "Bir gün sonra intihar mektubu torpido gözünden çıkıyor. İntihar mektubunda 'Bilerek, isteyerek öldürmedim, o anki sinirlerimle oldu' yazıyor. Olaydan önce intihar notu yazıyorsun. Nasıl biliyorsun isteyerek öldürmediğini?" diye konuştu.

Sanık Hikmet'e, "Sen kimsin? Kızımın odasına görevi dolayısıyla zorunlu olarak giren birisin" diyen Damar, "Anne 2016'da FETÖ'den ihraç ediliyor. Kızım FETÖ'den polis ihraç ettirmiş. Savunma hakkı kutsal ama 4 ay sonra tüm Türkiye'nin bildiği bir insana iftira atmak, artık insanlığın en alçak seviyesidir." dedi.

"Acım mezara gidecek" 

Anne Feyzan Feyzan Damar ise "(Sanığın) Annesini ve babasını göremedim. Görseydim, ‘Helal olsun’ size diyecektim. Davacıyım ama önce 40 katır, sonra 40 satır verilsin, ardından da cımbızla eti yolunsun. Benim içimdeki acı benimle mezara gidecek. Ölmüş insanın arkasından yaptığı saygısızlık, iftiralar, onun haysiyetsiz olduğunu gösteriyor. Benim kızım süt kadar temizdi. Çok güzel senaryo, çok güzel Türk filmi olur." diye konuştu.

Maktulenin eşi Levent Şenel de şunları söyledi:

“Eşim karşıma çıktığında kendi kendime 'Bu dünyada çok az mucize var ama Allah'ın bir mucizesi de bana geldi' dedim. 2018'de hayatlarımızı birleştirdik. Ceren bana sayısız mutluluğu yaşattı. Bugün bile eşime duyduğum aşk, sevgi, saygı ve güven devam etmektedir. Sanık, kendisinden biyolojik olarak güçsüz bir insana sırtından saldırıyor. Ağzından çıkanlar, şahsım nezdinde hiçbir kıymet taşımamaktadır. Söyledikleri tamamen yalandan ve iftiradan ibarettir. Ceren Hoca'nın hayalleri vardı, doktorasını bitirmek, çocuk sahibi olmak, bu ülkeye bilim kadını olarak hizmet etmek, haysiyetli öğrenciler yetiştirmek, haysiyetli… Ceren, bu zatın yaptığı kopya işlemini görmezden gelebilirdi, hayatına devam ederdi ve hayallerini yaşardı ya da işini ve vazifesini yapardı. Ceren hayatına mal olmasına rağmen ikincisini seçti. Canını vererek, son dersini Türkiye'ye vermiştir."

Şenel, sanık Hikmet'e, "Yargıyı yanıltamayacağın gibi son nefesini verdiğinde Allah'ı da yanıltamayacaksın. Ahirette seni ilk kimin karşılayacağını biliyorsun. Ceren Damar Şenel orada seni bekliyor olacak" dedi ve sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi.

Kız kardeş Selin Damar da sanıktan şikayetçi oldu.

İddianamede sanık tarafından kendisine yönelik "silahla tehdit" suçu işlendiği belirtilen mağdur Ahmet Erencan Göksu da olay günü sesler üzerine koridora yöneldiğinde önce sakince yürüyen, ardından koşan birini gördüğünü, hocaların "Yakalayın" diye seslenmesi üzerine sanığı kovalamaya başladığını anlattı. Kovalama sürerken polisi aradığını, bir süre sonra ise silah sesi duyduğunu ifade eden Göksu, tedirgin olarak yavaşladığını ve sanığın kaybolduğunu belirtti.

Sanıktan şikayetçi olan Göksu, müşteki avukatlarının sorusu üzerine olay gecesi polislerle ateş edilen yere gittikleri otomobilde sanığın babasının da bulunduğunu söyledi.

Göksu, sanığın babasının olaydan sonraki günlerde kendisini arayarak görüşmeye çalıştığını ama bunu kabul etmediğini aktardı.

Müşteki ailenin avukatı Arslan, "sanığın akıl, vicdan, hukuk ve ahlak dışı savunmasını kabul etmediklerini" söyledi. Sanığın iddia ettiği şekilde Ceren ile tartışmadan sırtına iki el ateş edilerek vurulduğunu anlatan Arslan, "Bırakın tartışmayı, kimin vurduğundan bile haberi yok" dedi.

"Müvekkil mağdur" 

Çapraz sorgu sırasında müşteki avukatlarından Eylül Erdem'in "Silahı aldıktan sonra 5 saat boyunca kendinizi öldürebilecekken neden Ceren’i öldürdünüz?" sorusu üzerine sanık susma hakkını kullandı.

Sanık avukatı Vahit Bıçak ise duruşma salonunda baskı altına alındığını savundu. Mağdur tarafın sosyal medyayı kullanarak büyük bir kitleyi peşine taktığını söyleyen Bıçak, "Kamu görevi yapanları linç etme girişiminden sizi uzak durmaya davet ediyorum." dedi.

"Cinayetin müvekkilince işlendiğine ilişkin hiçbir görgü tanığı bulunmadığını" söyleyen Bıçak, şunları kaydetti:

"Müvekkil kendisi teslim olmasa, suçu üstlenmese bugün burada Hasan mı, Ahmet mi, Mehmet mi cinayet işledi, bunu tartışacaktık. Sanık başından beri samimi beyanlarda bulunuyor. Hukuk sistemimiz cinsel saldırıya karşı meşru müdafaayı kabul eder. Müvekkil cinsel saldırı suçunun mağduru olmuştur. Mağdur erkek olsaydı, tamamen farklı düşünecektik."

Avukatın sözlerine izleyiciler tepki gösterdi. Mahkeme Başkanı Hasan Şatır'ın uyarısının ardından sözlerine devam eden Bıçak, maktulenin müvekkiline mobbing uyguladığını iddia etti.

Duruşmada daha sonra fakültede görev yapan bazı öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri "tanık" olarak dinlendi.

Bunlardan Tolunay Ozanemre Yayla, maktulenin odasına girdiklerinde sanığın deri kılıfa uzunca bir şeyi koyarken gördüklerini, sonradan da hızlıca odadan çıktığını anlattı.

Tanık Burak Özduran ise sanıkla geçmişte yakın arkadaş olduklarını belirtti. Sanıkla o dönemde günde 7-8 saat birlikte geçirdiklerini anlatan Özduran, Hikmet'ten, Ceren Damar Şenel ile ilişkisi bulunduğuna yönelik hiçbir şey duymadığını ifade etti.

Duruşmada "tanık" sıfatıyla yeminsiz olarak dinlenen sanığın babası Ömer Hikmet de emekli emniyet görevlisi olduğunu belirtti. Cinayetin işlendiği silahın kendisine ait olduğunu kaydeden Hikmet, olayı eşinden gelen telefonla öğrendiğini belirterek, "Eşim ve oğlumla Konya yolunda buluştuk ve emniyete gittik." dedi.

Soru üzerine tanık, "Oğlum Ceren Hocayla sıkıntısı olduğunu, derslerle ilgili sınav zamanında yanında durduğunu, bundan tedirgin olduğunu söylerdi. Biz de 'Olabilir' diyerek geçiştiriyorduk. Kız arkadaşı olduğunu söylüyordu. Ceren Hoca ilişkisine karışıyormuş." diye konuştu.

Dava ertelendi 

Müşteki avukatı Arslan, sanığın annesinin FETÖ'den ihracıyla ilgili maktulenin ve eşinin dahli olup olmadığının araştırılmasını istedi.

Sanık avukatı Bıçak ise "Eylemin, meşru müdafaada sınırın aşılması suretiyle gerçekleştirildiği çerçevesinde davanın değerlendirilmesini istiyoruz" dedi.

Mahkeme, cumhuriyet savcısının da görüşü doğrultusunda sanığın tutukluluğunun devamına karar verdi.

Göksu'nun katılma talebinin kabulüne, beyanda bulunmaları için taraflara süre verilmesine ve bazı belgelerin temini için Çankaya Üniversitesine müzekkere yazılmasına karar veren mahkeme, davayı 29 Kasım 2019'a erteledi.

Duruşma sırasında baba Mustafa Damar beyanı alınırken sanıktan "katil" diye bahsetti. Sanık avukatı Bıçak, Mahkeme Başkanı Hasan Şatır'a "Sayın Başkan, müşteki 'Sanık' diye bahsedebilir mi?" dedi. Damar ise "İnsan öldürene katil denir" ifadesini kullandı, izleyiciler de bunu alkışladı.

Duruşmayı izleyenler savunmasındaki kimi sözleri üzerine sanığa ara ara tepki gösterdi.

Ceren Damar Şenel'in babası Mustafa Damar, duruşma sonrasında adliye önünde yaptığı açıklamada, kamuoyunun davayı sahiplenmesinden memnuniyet duyduğunu, sanığın alacağı cezanın caydırıcı olmasını beklediklerini ifade etti. AA

Sonraki Haber