Ertuğrul Özkök: Gazetecinin muhalif olmak gibi bir zorunluluğu yok
Haber Global ekranlarında yayınlanan Candaş Tolga Işık'la Az Önce Konuştum programının bu haftaki konuğu gazeteci Ertuğrul Özkök oldu. Yayında günümüz medyası hakkındaki görüşlerini paylaşan Özkök, "Gazetecinin muhalif olmak gibi bir zorunluluğu yok" ifadesini kullandı.
Haber Global ekranlarında yayınlanan Candaş Tolga Işık'la Az Önce Konuştum programının bu haftaki konuğu gazeteci Ertuğrul Özkök oldu.
Programdan öne çıkan başlıklar şu şekilde:
Kendimi yanız hissettiğim zamanlarda Sezai Karakoç'u daha iyi anlardım. Yalnızlık aydın olmanın en güçlü olduğu zamanlardır. O yalnızlık insana güç verir.
Fetullah Gülen'le bizim aramızda bir polemik yaşandı. Ben onu konuşurken anlamazdım. Kitabı çıkınca merak ettim okudum. Tuğlalaştığın zaman bir duvarda bunu bütün kitle hareketleri çok sever. Ben de bu kavramları sevmem. Tuğla olarak kaybolursun ama tuğlanın bir tanesi çekildiği zaman o duvardaki boşlukla anlarsın bir tuğlanın ne kadar önemli olduğunu. Vefat eden sanatçılarımız biricik zaten. Onların yerine gelmeyecek başka. O biriciklik noktasına gelebiliyorsak bir başarı hikayesi yazmışızdır muhtemelen.
Ben hiçbir mahalleye yakın değilim. Benim üç mahallem var. İlki İzmir Kahramanlar Mahallesi, ikincisi Ankara'da Güniz Sokak. Bir ucunda Süleyman Demirel vardı. Az ötede İçişleri Bakanı vardı. "Komünistlerin nefeslerini takip ediyoruz" derdi. Biz de onun kızlarıyla arkadaşlık ederdik. Bab-ı Ali benim mahallem değil. Kendimi hiçbir zaman oraya hissetmedim.
Bu ülkede Yarbay Ali Tatar öldürüldü. Mermiye kafa attı, diye haber yaptılar. Bir arkadaşım Ahmet Kaya şiirleriyle neden sevişiriz? yazmış, Mezarına saldırmışlar. Böyle bir vandalizmin yaşandığı dönem. Bu sorular her defasında sorulduğunda o nefreti yeniden üretiyoruz. Ben özür dileyince ha babam dayak yiyorum. Bu ülkede 5 yıl hapis yattı insanlar boş yere. Ben artık hesap sorma dönemini kapattım.
Bana hatalarımı tahripkarlık yaptırmadı. Yaptığım iyi şeylere sebep oldu. Türk basını ben geldiğimde siyasi yazarlıktan başka bir şey yoktu. Ben hayatın her alanına açtım Türk medyasını. Dünya kadar şey yaptım. Lonca kadrosuyla yapılan bir şeydi. Benim iyi tarafımdı tahripkar olma tarafım. Ben Bab-ı Ali'nin hiçbir zaman bir parçası olmadım.
Medyanın şu an kendisi sit-com ile sirk arasında. Artık herkes bir medya. Benim de bir Instagram sayfam var. O sebeple herkes bir medya. Herkes istediğini yapsın. Ama önemli olan başkasına hakaret etmeden yapsın. Twitter'da iyi bir şeyin trend topic olduğunu gördünüz mü? "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öldü", dedikodusu çıktı. Bu insan 20 yıldır tüm seçimlerde halkın yüzde 50'sinin oyunu almış. Her iki seçmenden biri onu seviyor. Bu, bir nefret. İnsanlık dışı bir nefret. Bunun karşıtı olanlar da nefretle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı nefretle savunuyor. Ortada pozitif bir durum yok. Sosyal medya eğitimi almamız lazım. 6 bin kişiyle trend topic olunabiliyor değil mi? Peki, 81 milyon insan yaşıyor bu ülkede bu mu temsil ediyor ülkeyi. Hayatta bir şey öğrendim. Mahallesiz olunca Twitter'da hiçbir şansın yok.
Twitter'ın bu kadar güçlü olmasının nedeni toplumun derinlerdeki kompleksinin bir dışavurumu. Çünkü insanlar kendilerini ifade edecek bir yer bulamadı. Psikolojik bir rahatlama olayı da var. Bunu bana söyleyen arkadaşımın kendisi hakkında üç tane olumsuz şey çıkınca darmadağın oluyor. Ben 30 yıldır her gün dayak yiyorum. Derim kalınlaştı artık.
Gülten Kaya'nın paylaştığı görüntüye üzülmedim. Çünkü üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum. Vicdanım rahat. Ahmet Kaya'yı seviyorum. Kendi köşemde onunla ilgili yazdığım tek bir şey yok. Bugün halay kıyafetimle geldim, onu da eleştirdiler. Bir kısmı PKK'lılar vurdular, bir kısmı da Milliyetçi kesim vurdu. Ulusalcı kesim 'sen zaten yetmez ama evetçisin' diye vurdu beni. Ben hayır oyu verdim referandumda. Dindar kesim benimle hiçbir zaman uzlaşamıyor. Ama bu ayrılıktan sonra beni sevindiren şeyler de oldu.
Kovulma lafı ne kadar kötü bir şey. Ben Hürriyet'ten ayrıldım. Ayrılmak karşılıklı bir eylemdir. Şimdi ama kovuldu denilecek bir ilişkim olmadı. Demirören ailesiyle hep iyi geçti ilişkimiz. emin Çölaşan'ın işine son veren insanım ben. O yüzden benim işime son verildiğinde isyan edecek bir insan değilim ben.
Epeydir Diyarbakır'a gitmiyordum. Bu hükümet güzel yatırımlar yapmışlar. HDP'li belediyeler de iyi yatırımlar yapmışlar. Orayı görünce şu duyguya kapıldım, burası Türkiye. Burası Türkiye'den ayrılmaz. Ben halay çektim de nerede çektim halayı, Kandil'de mi çektim. Kardeş Türküler harika şarkılar çalarken en sonda da beni getirdiler sahneye. Tama oynadım. Herkes oynadı ama benim üzerime kaldı. Ben dansı çok severim ama dans özürlüyüm. İki tane fotoğrafım var. Birisi küçücük bir çocukken ağabeyler fotoğrafımızı çekmişlerdi. İkincisi de Basın Yüksek Okulu'nda bir arkadaşımla fotoğrafımı ekip beni dans kralı ilan ettiler.
150 kişi dans ediyordu, herkes ayaktaydı. Herkes çok neşeli bir şekilde halay ediyorlardı. Halay çekmek tehlikeli bir şey. Zeybek oyna, zeybek oynarsan dövmezler. Halayda dayanışma var ya. Ben Erzurum barı da oynadım. Neyyire Özkan da fotoğrafımı çekti poster yaptı. Neyyire, Türk medyasının en önemli isimlerinden bir tanesidir. Birçok insan hayırlı olsun dedi. Ben işimi kaybettim. Benim Aydın Doğan'la toplantı yaptığımı yazdılar. Hiç böyle bir şey yok. Ancak ben Aydın Bey'le yazın buluşuyordum. benim dostluklarım devam ediyor. Aydın Bey'le de dostluğumuz devam edecek. Benim Erol Simavi Bey ve Belma Hanım ile de dostluklarım devam etti. Benim arkadaşlıklarım devam ediyor. Asıl ayrıldıktan sonra dostluklarım devam ediyor. Benim AK Partili bir şahsiyet dostumdu. Gece arardı beni kutlardı. Bir gün Bakan oldu, aradım telefonumu açmadı. O yüzden Aydın doğan ile dostluğum devam ediyor. biz dostluklarımızı devam ettiremezsek bu, iyi bir insani vasıf değildir bu.
12 Eylül'de idamla aranan arkadaşlarım vardı. Onlarla dostluklarımı sürdürdüm. Bana Aydın Doğan'la ilişkisi devam ettiği için böyle oldu denildiğinde çok üzülüyorum. Kitabını yazdım ben Aydın Doğan'ın. Aydın Bey'in medyaya dönüp dönmeyeceğini ona sorun. Buna ben cevap veremem. Ben kışları görmem onu. Yazın görüşürüz. Ancak dönecekse neden sattı gazeteyi. Daha aradan iki yıl geçti. Hiçbirimiz dönsek bile döndüğümüz yerde değiliz bambaşka bir medya var. Bu konu açıldığında dönmeyin derim. Böyle bir düşüncesi olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca benim sorunum değil. Ben kim olursa olsun tekrar çalışırım. Hürriyet'ten ayrılırken veda yazısı yazmadım. 35 yıldır çalıştığım bir kurum bu. Bugüne gelmesinde benim çok payım oldu. Oradaki insanlarla aynı gazete etrafında buluştuk. Kopmadım ki ben oradan. Veda yazılarını klasik buluyorum. Bir de 'başka bir mecrada buluşmak üzere' denir. Medyalar değişiyor. Ayrılanlar çok başarılı işler yaptılar. Tek başına çok güzel işler yaptılar. Benim hayatla ilgili şöyle bir esprim oldu. Ben hiçbir zaman bir kitle yazarı olmadım.
Hayatım boyunca marjinal bir tarafım da oldu. Anlatacak bir derdiniz varsa ve bunu bir kişiye anlatabiliyorsanız anlatmaya başlamışsınızdır. İki kişiye anlatabildiyseniz kalabalık toplamışsınızdır, üç kişiye anlatırsanız izdiham var derdi. Milyonları peşine takan insanlardan hayır gelmez. O bir yerde totaliterliğe dönüşmeye başlar. Atatürk'ü severim. Yalnız bir liderdir. Kurtuluş Savaşı'nı Atatürk milyonlarla yapmadı. Milyonları peşine takan Hitler'di. Atatürk'ün arkasında büyük bir olay vardı. İşgal edilen bir ülkeyi kurtarmak ve Cumhuriyet gibi bir yönetim şeklini yerleştirmek.
Prensip olarak genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığım zamandan beri yazı işlerine ayağımı basmadım, ikincisi de Hürriyet ile ilgili hiç konuşmadım. Gidenler kendisinden sonra gelenlerin başarılı olmalarını hazmetmezler. Ne desem olmaz. O yüzden fikir belirtmedim ama Hürriyet'i benden önce de benden sonra da hep başarılı buldum. Türkiye'de iki tane meslek var. Bunu herkes o mesleği yapanlardan daha iyi yapar. Birisi teknik direktörlük birisi de gazete genel yayın yönetmenliği. Ahmet Hakan bu işleri yürütebilecek zeki bir insan. Ahmet'i tanıyorum. Bir gazeteyi iyi bir şekilde yönetebilecek bir insan.
Yazılı basın biçim olarak çok büyük bir devrim yapmazsa gidiyor ama devrim yapanlar da çok başarılı oluyor. New York Times tahripkarlığa başladılar. Aşk sayfaları, ilişki ve şarap sayfaları var. Markasız bir dünya yok artık. Narcos dizisini izlemeye başladım. Escobar ile ortak bir tarafımı keşfettim. İkimiz de beyaz sneaker seviyoruz. Ama o bağcıklarını bağlayamıyor.
Asıl önemli olan yandaşlık kavramı diye bir şey çıktı. Bir gazetecinin muhalif olması gibi bir zorunluluğu yok. Bir gazetecinin iktidarı desteklemesi şerefli bir iştir. Aynı şekilde muhalefeti de desteklemesi de gerekir. AK Parti'ye oy veren tabii ki yandaş gidiyor oy veriyor ona destekliyor ama CHP için de aynı şey geçerli. Bir profesyonelim, iktidar yanlısı bir gazete verseler ben bu gazeteyi yönetirim. İktidara katkısı da daha iyi olur. Ne köşe yazarlığının ne gazeteciliğin eskisi kadar değiştirme gücü kalmadı. Propaganda kağıdı olmakla iktidarı destekleyen bir gazete olmak arasında çok büyük bir fark var. Yandaş bir medyanın yanında dengeli bir muhalif medya yok. 2023'ten sonra inşallah yeniden dengeli bir yapı oluşur. Eğer ki bu oluşursa muhalefet de hükümet de bu işten daha çok yararlanacak. İyi bir adalet bugünün adaleti yarının adaleti için de yararlıdır. Ben Özal'ı da destekledim.
28 Şubat'ta gönlü kırılan insanların Silivri'de orada burada KCK'larla hayatı karartılan insanlarla ilgili helalleşse iktidar, diğerleri de öbür taraflarla daha iyi bir siyaset olur. yine radikaller aldılar palaları çıktılar yola, ben bir kere hesap sorma lafını lügatımızdan silelim diyorum. Dün yapılan haksızlıkları sen de karşı tarafa yapmak istersen bu intikam olur.
Kemal Kılıçdaroğlu, bunu bu anlamda söylüyor. Birbirimizi bir dinleyelim diyor. Gerçek bir adaleti yerine oturtursan Osman Kavala gibi insanlar 5 yıl hapiste kalmaz. Adalet adına verilen kararlar ülkenin yarısının içine sinmiyor. Önce içimizdeki kin ve nefreti silmemiz lazım. Kemal Kılıçdaroğlu dedi ki, iktidarı değiştirmek yetmez, dedi. Birbirimizin yakasından ellerimizi çekmemiz lazım. İyi çalışan bir hukuk varsa bunun hesabı zaten sorulur.
Ben Rasim Ozan Kütahyalı ile arkadaşlık ediyorum. Birçok konuda ortak düşüncemiz var. Çünkü o da değişmiş ben de değiştim. Önce birbirimizle barışalım diyorum. Kemal Bey'in politikalarını doğru buluyorum. Samuray kılıçlı bir katil tarafından öldürülen Başak Cengiz'in ailesinden taziye diledi. Sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan'da taziyeye gitti.
Şehit ailesine gitti Kemal Kılıçdaroğlu gitti yakasına yapıştı. Bunları neden yapıyorsun? Git başka bir yerde sor. Biz bunları görmememiz lazım. Siyasetçileri provoke eden insan tipleri ortaya çıktı birden.
Necmettin Erbakan Hoca ile hiçbir zaman bir sorunum olmadı. Aradan yıllar geçince daha iyi anladım. Türk devletini tanıyan iyi bir insanmış. Genç bir solcu olarak Süleyman Demirel'e de düşmandım. Şimdi bundan utanıyorum.
Helalleşme kelimesi yanlış. Yüzleşme kelimesini de sevmiyorum. Herkes karşı taraf yüzleşsin diye bekliyor. Halbuki bu karşılıklı yapılan bir şeydi. Bizim artık hepimizin bir kendi hatalarımıza bakması gerekiyor. İnsani olarak kendi insanlığımızdan önce helalleşmeye ve yüzleşmeye başlamamız lazım. Kendinden başlamadıysa bir anlamı olmaz. İktidarın değişmesi hiçbir şeyi değiştirmez. İktidar değiştikten sonra da aynı zihniyet devam eder.
Merkel Almanya'da başbakanlığı bıraktı, partisi düştü. Enflasyon yükseldi. Peki, Almanya'da bir kişi bile düşünüyor mudur, 'şimdi bu parti gitti başka parti geldi ben mahvoldum' diye.
12 Eylül'de Bülent Ecevit ile Arayış dergisinde kendi ismimle çalışıyordum. Beni atmadılar. Emel Doğramacı ve Gülay Coşkun iki tane profesör beni kahramanca korudu. İşimden olmadım. Böyle bir noktaya gelmediğimiz zaman 2023'e girmeyeceğiz biz. Cumhuriyete layık olmak istiyorsak öncelikle adaleti savunmalıyız. Hakikaten güçlendirilmiş bir parlamenter sistemine girmek daha iyi olacaktır. Partili cumhurbaşkanı işi kötü odu. Hem iktidar için hem de devlet için. Bu yöntem Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da zarar verdi. Diyelim ki Erdoğan kaybetti. Fakat parlamentoda birinci parti AK Parti oldu. Zor bir durumla karşılaşacağız. Bu çok kötü bir durum olacak. O zaman şunu görmüş olacağız. Birinci parti oluyorsun ama cumhurbaşkanı olamıyorsun. Bizim bir anayasaya ihtiyacımız var. Tarihte ilk kez bu şansımız olacak.
Şu anda Kürtlerin oyunu almayan kimse başkan seçilemeyecek bu ülkede. Bundan memnunum. Çünkü bir kere uzlaşmayı öğrenmemiz lazım. Bir kere büyük bir ihtimalle en büyük partimizin oyu yüzde 30-35 olacak ikinci parti yüzde 25-30 olacak diğeri yüzde 15 olacak. Herkes uzlaşmak zorunda kalacak. Kimse 'ben padişahım' diyemeyecek.
Biz hala askeri darbenin anayasasını kullanıyoruz. Hala başka bir ayıbı taşıyoruz. En iyi anayasa 1961 anayasası idi. Hala tarihimizi taşıdığımız anayasa 1980 darbesinin anayasası yüzde 92 ile kabul edilmiş. Sistem değişikliği için en azından yüzde 70 uzlaşı lazım.
İstanbul Sözleşmesi bir imza ile kaldırıldı. Yarın sizin partiniz değil de başka bir partinin lideri gelince ne olacak? Ya gelip de bir gece de değiştirirse ne olacak? Ben de bir vatandaş olarak soruyorum. Tecrübelerim bana anayasa yapmak mecburiyetinde olduğumuzu ve partili başkanlık sisteminden hemen vazgeçmemiz gerektiğini söylüyor. Cumhurbaşkanına hakaret suçu var ama parti başkanına hakaret suçu yok. Böyle bir acayip durum var. Keşke Cumhurbaşkanı salı günleri gidip konuşmasa.
Benim tüm siyasetçilerin beğendiğim tarafları var. Hayatım boyunca siyaset hep alternatifsizlik üzerine yürüdü. Turgut Özal benim en sevdiğim siyasetçidir. Onun bile bütün politikası alternatifsiz olması üzerineydi. Ben Türkiye'yi hiçbir zaman lider adaylığı bakımından bu kadar pozitif bir fazlalıkta görmedim. Hala başörtülüler iktidardan bu parti giderse yine okullara giremem diye düşünüyor, hala bunu konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı her şeyden önce bu sistemin devamını istiyor. Başka çaresi de yok zaten. Öbür taraf da ben bu sistemi değiştireceğim diyor. Bu bir referandum öncelikle. Halk ne istiyor. Bu karar verildikten sonra TBMM oturacak herkesin üzerinde birleşebileceği bir anayasayı armağan eder, umarım.
Benim en üzüldüğüm şey 2001 krizinde insanların işine son verdim. Hepsiyle konuştum. Kızım bana akşamları Xanax ile yaşıyordun dedi. İşler düzelirse sizin büyük bir bölümünüzü işe alacağım dedim ve aldım.
Aydın Doğan ile buluşmalarımızda şöyle bir sorun var. O yüksek sesle konuşmuyor. Benim de kulaklıkla Rock'n Roll dinlemekten işitme kaybım var. Genellikle onunla birlikte olduğum zaman sabah kahvaltıda ne var ne yok diye konuşuyoruz. Akşamları da gırgır geçiyoruz. Başka bir şey değil. Ama hiçbir gün oturup gazete kuralım diye konuşmadık. Hürriyet'ten en çok Uğur Meleke ile konuşurdum.
Siyaset yazacağım ama az yazacağım. Türkiye'de kin ve nefreti ortadan kaldıran bir siyaset yazmak istiyorum. Bunun alıcısı az da olsa ben yine yazacağım. Devlet Bahçeli'yi hep yakından takip ederim. Milliyetçi kesimde böyle yükselen bir aday yok. Onu eleştiren de olabilir seven de olabilir.
Beni Akit'ten arayarak geçmiş olsun dileklerini ileten Mustafa Albayrak.
Hayatta kabul etmeyeceğim kelime benim için emekliliktir. Bu kelimeyi sözlüklerden çıkarmak lazım. Her insanın artık hayatta bir uğraşısı var. Yapmayacağım şey sabah 9'da işe gidip akşam eve gelmektir. Onun dışında oyalanacak bir şey bulurum ben. Yazacağım siyaset Erdoğan ile muhalefet arasında sıkışıp kalmış bir siyaset olmayacak.
Kaynak: Haber Global TV