Buket Aydın'la Koltuk programının konuğu Hilal Kaplan

Buket Aydın'ın Koltuk programının bu haftaki konuğu Psikolog ve Gazeteci Hilal Kaplan oldu.

Son Güncelleme:

Buket Aydın'ın Koltuk programının bu haftaki konuğu Psikolog ve Gazeteci Hilal Kaplan oldu.

Programdan öne çıkanlar:

İKTİDARA YAKIN ÇEVRELER NASIL BİR KÜLTÜREL HEGEMONYA KURMAK ZORUNDA?

Kültürel hegemonya, her iktidarın kurmaya çalışması gereken, halkın rızasını kazanmaya yönelik olandır. Kültürel hegemonya denince Amerikan rüyası aklımıza gelmeli. Bunun Türkiye'ye uygulandığını düşünün. İktidar olan veya iktidar olmak isteyen herkesin kültürel hegemonya kurma çabası olmalı. Ak Parti çevreleri kültürel hegemonya neden kuramıyoruz diye bir soru etrafında yıllarca tartışıyorlar. Cevabı burada. 

15 Temmuz'un 6'ıncı yılına gidiyoruz. Hala uzun metraj bir film yok 15 Temmuz üzerine. Bu gibi eksikleri gidermek, bu alanlarda olan insanların önünü açmak bence çok önemli.

İKTİDARA YAKIN KİŞİLERİN SANATÇILARA YAKLAŞALIM TAVRI 

Kimseye kızılcık sopasıyla yürüyenlerin zeytin dalı uzatmasına gerek yok. Bu gibi hamleleri ben eleştiriyorum. Çok doğru bulmuyorum açıkcası. 

"SOL- LAİKÇİ KABİLE TANRILARI" TANIMINI KİMLER İÇİN KULLANIYORSUNUZ?

Kategorik olarak herkesi itham eden bir şeyde asla bulunmuyorum. Ama bazı örneklere baktığımda bunun emarelerini görebiliyorum ben. Bizim mahallenin insanı gözüyle bakılıp göz ardı edilip, kıymet verilemeyip diğer mahalleden gibi davranmak. Bir söz var bunu çok iyi açıklayan. "Beni üye olarak kabul eden kulübe, ben üye olmam." Bu aslında aşağılık kompleksini özetleyen bir cümledir. 

Muhafazakar camialarda bazı insanlarda aşağılık kompleksi var. Çoğunluğunda olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan'ın iktidara gelmesi bu problemi ortadan kaldırdı diye düşünüyorum. 

SOSYAL MEDYADA HAKARET

Övgü de yergi de yaptığımız işin beraberinde getirdiği bir şey. Çünkü bir duruş sergiliyorsun ve o duruşa karşı olanlar var. Fakat izzet-i nefis de bir haktır. İzzet-i nefsini korumak, halsiyetini korumak... Fatma Nur Altun hanıma aç köpek diye hakaret ediliyor. Davada karar veren hakim de olgusal bir gerçekliktir diye beraat ettiriyor. Bunu bir insan nasıl kabul edebilir. Bana edilen hakaretler vardır ki burada dile getirsem RTÜK kapatır sizi. Bize katılmayan insanların eleştirmek hakları ama bunun bir sınırı olması gerekyor. 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ FESTEDİLDİĞİ İÇİN KENDİSİNİ KORUMASIZ HİSSEDEN KADINLARA NE SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

İstanbul Sözleşmesi festedildikten sonra çok yanlış yorumlar yapıldı. Ben buna çok sert tepki verdim. Bir şarkıcı "artık orman kanunları geçerli" dedi. Bu katilleri cesaretlendiren bir şey. Kadına şiddet uygulayacak olan erkekleri cesaretlendiren bir açıklama. Türkiye bir sözleşmeden çekildi diye Türk Ceza Kanunu iptal mi oldu bu ülkede. Sözleşmenin bizi dikte etmeye çalıştığı bazı söylemler ve onların beraberinde getirdiği icraatlerden imzamızı çekmiş olduk. 

İstanbul Sözleşmesinin fiziksel şiddeti ortadan kaldırdığına dair hiçbir emare yok. Bilakis arttırdığına dair bir sürü emare var. Çünkü aile içerisindeki her şeyi polisi devreye sokarak halletmeye çalışıyor. Bu elbette ailenin yıkımını beraberinde getiren bir uygulama. 

O kadar feminist ve eşcinsel siyasetinin anlam dünyasından yazılmış ki sözleşme, bunlara dikkat edilmemiş. Eğitim sistemimize bile karışan bir sözleşme söz konusu. Toplumsal cinsiyet adı altında kimliklerin, kategorilerin öğretilmesini çocuklarınıza empoze edilmesini kabul etmiş oluyorsunuz. 

ÜLKEMİZ BU DURUMU NASIL DEĞERLENDİRECEK? NASIL İLERLENECEK?

Kimsenin özel hayatı bizi ilgilendirmez. Kimsenin özel hayatı üzerindeki tercihleri üzerinden şiddet görmesi asla meşrulaştıırılamaz. Fakat şöyle bir sorun var. Seküler devletler, kamusal iyiyi belirleme hakları var. Devlet yatak odasına karışmasın deniyor, ama enses ilişkiye izin vermez. Kamusal iyinin inşasında bu gereklidir. Yatak odasının siyasi kimlik haline getirilmesi ve insanların bu konuda bu söylemi herkese empoze etmelerine karşıyım. 

Eşcinsellik batıdan neşet ediyor. İlk önce hastalık diyorlar. Son 20 yılda da eşcinsel söylemlere karşı çıkanlara hastalıklı diyorlar. Homofobiksin diyorlar. Eskiden escinsellere hasta diyorlardı, şimdi karşı çıkanlara homofobiksin diyorlar. 

Türkiye Müslüman çoğunluklu bir ülke olarak özgün bir söylem ortaya koymak durumunda. 

Devlet, vatandaşını koruma altına almak durumundadır. Bu anayasayla güvence altında olan bir şey. O yüzden bizim İstanbul Sözleşmesine ihtiyacımız yok. 

PELİKANCILAR NEDİR? KİMLERDİR?

Erdoğan diyemeyen pelikan diyor. Ya da pelikancı diyor. Erdoğan'ı hedef gösteremeyen... Sayın Cumhurbaşkanına saldırmak isteyen herkesin böyle bir arka kapısı, söylemi oldu aslında. 

NEDEN AHMET DAVUTOĞLU'NUN AK PARTİ'YE İHANET ETTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Kendi medyasını kurmak aslında kendi partisini kurmanın ilk adımı. Ya Ak Partiyi ele geçirmek ya da yeni bir parti kurmak aklında vardı. 2'incisi yüce divan oylamasında istedikleri karar çıksaydı o yüce divan komplosu üzerinden Sayın Cumhurbaşkanını külliyede izole etmek ve partiyi, bürokrosiyi bu anlamda ele geçirmek... Bir nevi siyasi operasyon yapmak söz konusu. 3'üncüsü başkanlık sistemini asla hayata geçrmemek, başbakanlık makamını güçlendirmek. 7 Haziran seçimi sonrasında kendi sözleri var. "Biz başkanlığı istedik ama halk istemedi" diye. 

Ahmet Davutoğlu'nun öne çıkması hiç sorun değil, tabiki de öne çıkacak Başbakan sonuçta. Fakat siz Başbakanlık makamını kullanarak sayın Cumhurbaşkanı ile partinin arasını açmak, parti içerisinde hocacılar fitnesine yol açmak, Cumhurbaşkanını küliiyede izole etmek, Cumhurbaşkanının karşı olduğu siyasi adımları atarsanız bunun sadece adı öne çıkmak olmuyor. Burada cumhurbaşkanına uygulanan siyasi bir komplo var. 

AK PARTİ'NİN GELECEĞİ NASIL ŞEKİLLENECEK?

Siyasi alınan kararlarda sonucu iyi de kötü de olacaksa, o siyasi hareketin lideri kimse ona yazılır.  Dolayısıyla o siyasi liderin karar mekanizmasında karar alma yetkisi var. Davutoğlu Ve Babacan meselesinde fikir ayrılıkları üzerinden oluşan bir durumdan bahsetmiyoruz. Burada tamamen siyasi güç toplamak üzerinden söz konusu. Erdoğan'ı tek adamlıkla suçlayanlar, bir araya bile gelemiyorlar. İlkesel zeminde bir itiraz üzerinden ortaya çıktığını düşünmüyorum bu iki kişinin. 

BAZI GAZETECİLERİ FETÖ'CÜLÜKLE SUÇLAYARAK İDDİA EDİLDİĞİ GİBİ İTİBAR SUİKASTI MI YAPTINIZ?

Benim arkamdan konuşuyorlar atıp tutuyorlar. Ben programa bağlanıp onların yüzlerine aynı şeyi söyleyince ben itibar suikasti yapmış oluyorum. Bu iş nasıl oluyor. Ve telefonu yüzüme kapatıp söyledi İsmail Saymaz o sözleri. 

Eğer bir tetikçi söz konusuysa Ergenekon'u FETÖcü oradaki tezleri destekleyen haberlerini hatırlatmak isterim. Onun dışında Radikal'de yazdığı zamanlar İlhan Cihaner davasından sonra ayıldım diyor bu meselelere. Ama bu yanılma payını kimseye uygun görmüyor. 

Bu konuştuğum haber kanalı Zaman gazetesinden sonra FETÖcünün çıktığı haber kanalı. Bu konuda bana ithamda bulunacaksanız benim bunları söylemeye hakkım yok mu? Fakat devamını getirtmediler maalesef. 

Ben bu anlamda dengeyi devam ettiren bir gazeteci değilim. Ben denge unsurunu bozan bir gazeteci yazarım. Ben hakikati savunuyorsam sesim gür çıkar zaten. 

FETÖ'YE ŞİİR YAZDIĞINIZ DOĞRU MU? 

Hayır doğru değil. O meselede Ahmet Kaya geçiyor. Ahmet Kaya da şiir yazmaz ona. Nazım Hikmet geçiyor, Necip Fazıl geçiyor. Ama bunu aldılar, "Gülen Türkiye'ye gelse de güneşi görse" gibi FETÖ'ye methiyeler düzen bir şiir gibi yazdılar. Ama zaten işleri bu manipulasyon. Karalamak üzerinden hedef almak. Ben böyle mevzularda susuyorum. 

SİZE NEDEN SÜREKLİ "15 TEMMUZ'DA NEREDEYDİNİZ" SORUSU SORULUYOR?

15 Temmuz gecesi eşimle birlikte köprüdeydim. Bunlara rağmen hiçbir duruş göstermeyenler, tutup bugün beni suçlayacaklar. Bundan susmamı bekleyecekler. 15 Temmuz olana kadar FETÖ'yü savundular. Bu da bana yapılan dezenfermasyonlardan biri. 

KAVGALI OLDUĞUNUZ KİŞİLERİ FETO'CÜ MÜ İLAN EDİYORSUNUZ?

Hayır demiyorum. Biraz önce söylediğini Habertürk meselesi örnek. 

GAZETECİLİĞİ NASIL TANIMLIYORSUNUZ, YANDAŞ NİTELENDİRİLMESİ SİZİ ÜZÜYOR MU?

Bana yandaş diyorlar ama Ekrem İmamoğlu ve bazı CHPlilere yönelik gazetecilerin tavırlarını görünce yandaşlığın kitabını yazdılar, biz dip not bile olamayız diye düşünüyorum. CHPli gazeteci sayısı her zaman için AK Partiliden daha çoktur. 

Sayın Cumhurbaşkanının doğru bulduğu bütün poltikaları desteklerim. İstanbul sözleşmesinde o imzayı yanlış bulduğumu söyledim. 

KALABALIKLARLA KONGRE YAPMAK DOĞRU MUYDU?

AK Parti herkesin PCR testini yaptırıp salona alındığı kongreler yaptılar. Bu arada Ak Parti kongreleri böyle yapmasaydı bu seferde Ak Parti zayıflıyor gibi söylemlerde bulunacaklardı. İlkesel bir tutarlılık bekleyeceksek bunu ben görmedim. 

KÜRŞAT AYVATOĞLU MESELESİ AK PARTİ'NİN KENDİ İÇİNDE BİR ÖZELEŞTRİ YAPMASINA NEDEN OLDU MU?

Bu parti içerisinde illa ki bu tarz yanlışlara imza atacak insanlar çıkacaktır. Bu konuda yapılması gerekenler de vardı elbet. Bu kişilerin referansları kimlerdir, nelerdir, araştırılmalı. Ama 15 milyon üyeli bir partide böyle hadiseler çıkar. 

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber