Bu kez ekonomistler değil psikologlar anlatıyor: Ekonomi nasıl?

Ağırlaşan yaşam koşulları psikologların seanslarına da yansıyor. Psikoloğa gitmek masraflı olsa da danışanlar kendi ekonomik sorunlarını hekimler ile daha sık paylaşmaya başladı. Kuşaklar arası ekonomik duruma verilen tepki de farklı oluyor.

Son Güncelleme:

Hayat pahalılığı Türkiye'nin bir numaralı gündem maddesi. Bu pahalılık farklı kuşakları farklı şekilde etkilerken Z kuşağı bilince ulaştığı dönemde ilk kez böylesi fiyatlar görüyor. Ağırlaşan yaşam koşullarının vatandaşın psikolojisi üzerinde de bir etkisi var. 

Uzmanlara göre genç kuşak daha önce hiç ekonomik zorluk dönemleri yaşamadığı için bu duruma alışkın değil. Yaşı yetenlerin kafasında 90'lı yıllar ve 2001 krizi gibi dönemler hala taze. 

Psikologlar danışanlarıyla yaptıkları seanslarda ekonomik sorunların artık çok daha fazla dile geldiğini söylemekte. Özellikle genç danışanlarda ekonomik nedenlerden dolayı gelecekle ilgili kaygı bozuklukları giderek arttı.

'ESKİDEN SINAVDI ŞİMDİ EKONOMİ'

Gençlerin kaygı alanlarının önceden okullarındaki durumlarla ilgili olduğunu anlatan Psikolog Prof. Dr. Nursu Çakın Memik şimdi ise TL'nin değerinin düşmesinin de gençleri etkilediğini anlatıyor. 

Ekonomik sorunların çözümü için yetişkinlerin yükü gençlere yüklediğini söyleyen Memik, "Birçok erişkin, 'Siz bizim geleceğimizsiniz. Siz düzelteceksiniz. Bu zamana kadar bazı şeyler bozulmuş ama bundan sonra siz varsınız' gibi söylemler nedeniyle bu seferde gençler 'Biz nasıl yapacağız.' gibi kaygılar artıyor." ifadelerini kullandı.

Memik, "Kaygı bozukluğu yaşayan gençler dolar ve eurodaki yükselişi takip ettikleri için, sürekli zihinsel olarak bununla meşgul olabiliyor" şeklinde konuştu.

Ekonomik sorunlar dolayısı ile vatandaşın kaygı düzeyinin arttığına dikkat çeken uzman psikolog Nazım Serin, strese bağlı unsurların seanslarda çok daha öne çıktığını anlatıyor. 

'ENDİŞELERİNİ PAYLAŞIYORLAR'

Bazı insanların uykularında bozulma olduğunu anlattıklarını söyleyen Serin, "Bazen öyle şeyler oluyor ki insanlar bir seans boyunca daha çok bu sürecin kendi hayatlarındaki yansımalarının ne olacağıyla ilgili endişelerini paylaşma ihtiyacı hissediyorlar. Strese bağlı etkiler çok belirgin." dedi. 

Danışanlarının anlattıklarından yola çıkarak izlenimlerini aktaran Serin sözlerine şöyle devam etti: "Ekonomik daralmanın getirdiği ciddi kısıtlamalar var. Ve bu kısıtlamaların getirdiği üzüntüler var. Çünkü alıştıkları şekilde hayatlarına devam edemiyorlar. Dolayısıyla bir takım isteklerinden vazgeçmek zorunda kalıyorlar. Bu istekler aslında çok da lüks istekler olmayabiliyor."

Serin, "Kimi zaman çok sıradan, peynirini değiştirmeye kadar yansıyan bir takım değişiklerden söz edenler de olabiliyor." şeklinde konuştu.

'KAYGI YAYILIYOR'

"İnsanlarda bir umut azlığı, bir karamsarlaşma belirgin şekilde öne çıkıyor" diyen Serin, "İnsanlar bu konuları aslında günlük yaşamda da birbirlerine sürekli anlatarak bu kaygı ve endişenin daha da yaygınlaşmasına neden oluyorlar." dedi.

'SIKINTILARA ALIŞKINLAR'

Türkiye'de 50'lili yaşlarındaki kesimin kriz görmeye alışkın olduğu anlatan Serin, "25 ile 30 yaş altındaki insanlar kriz kavramıyla bu denli karşı karşıya gelmediler. Bunu bu kadar yoğun deneyimlemediler" diyor. 

Üniversiteye hazırlık çağında olan gençlerin bu süreçten daha fazla etkilendiklerini söyleyen Serin danışanlarının, "'İyi bir üniversite için yurt dışına gidebilir miyiz' gibi düşüncelerinde artış gözlemliyorum" demekte.

Türkiye Psikiyatri Derneği'nin internet sitesinde yer alan önerilerde ekonomik sıkıntılar ile psikolojik olarak baş etmenin yolları anlatılıyor. Bireysel düzeyde anksiyete kontrolü, öfke kontrolü, davranış kontrolüne dikkat edilmeli. Stres yönetiminin de önemi vurgulanıyor. İş ve görevlerin yeniden düzenlenmesi ve esnek bir çalışma takvimi de öneriliyor.

Dilara Ayla, Çiğdem Karış ve Alaattin Kızıltan'ın 2018 yılında ekonomik sorunların sosyal etkilerine yönelik gerçekleştirdiği bir akademik çalışmanın sonuç bölümünde şu ifadeler yer alıyor: Belirli bir süre muhtelif borçların ertelenmesi, vergi ve faiz indirimleri, seçici sübvansiyon uygulamaları ile sürecin yıkıcı etkileri azaltılabilecektir. Türkiye ekonomisinin uluslararası kalkınma yarışından geri kalmamak adına ekonomik potansiyelinin çok üzerinde büyüme oranları hedeflemesi ve hatta bu hedeflere ulaşması olumlu bir adım olmakla birlikte ardından gelen ekonomik krizlerin, elde edilen refah kazanımlarını erozyona uğratması toplumda oldukça önemli sosyal problemlere yol açmaktadır.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber