"Başkomutan başyaversiz gidemez" diyerek kendini vurmuştu: İşte bir yaverden fazlası Salih Bozok

Mustafa Kemal Atatürk'ü ölüme bile tek göndermek istemeyen, onun anılarını hatıralarını günümüze ulaşmasını sağlayan isimdir Salih Bozok. Ata'ya olan bağlılığını "hiçbir meziyetim yok, tek şansım atatürk'ün muhabbetine nail olmak" diye anlatan Bozok'un o bağını ölüm bile koparamadı.

Son Güncelleme:

Aynı mahallede büyümüş, aynı okuldan mezun olmuşlardı. Kemal Paşa, ona soyadını da kendi vermişti. Rüyalarını bile anlattığı adamı yanına başyaveri olarak istedi. Dostlukları öylesine sıkıydı ki, ölüm bile o dostluğu bitiremedi. Ordu komutanlığından ayrılan Atatürk, hastalıkla mücadele ediyordu. Başyaveri Salih Bozok'a da emekli olmasını tavsiye etti. Askerlikten emekli olan Bozok, Meclis'in açılmasının ardından milletvekili oldu. Ancak Atatürk'ün hastalığı ilerledikçe Bozok, onun gözlerinde ölümü görüyordu.

Atatürk ölürse Salih Bozok'un da yaşaması için bir sebebi yoktu. İşini şansa bırakamazdı. Planını önceden yapmıştı. Her gün kalbinin üzerine tentürdiyot sürüyor, işaret bırakıyordu. Göğsüne bıraktığı o işaretin nedeni 10 Kasım 1938'de saat 09.05'te anlaşılacaktı.

Atatürk son günlerinde bile ayırmadı Salih Bozok'u yanından. Salih Bozok'un da ondan ayrılmaya niyeti yoktu. Eşi Pakize Hanım'a veda mektubu bile bırakmıştı. Hazırlığını şöyle anlatıyordu Bozok:

"Bir gün Atatürk'e bakan doktorlardan birine sordum; kuzum, doktor. Söylesene insan kalbinin hangi tarafına kurşun yerse ölür? Doktor hayretle yüzüme baktı. Sualimi tekrarlayınca gülümsedi, 'Aç, göstereyim' dedi. Eliyle bir noktaya temas etti. 'İşte burası' dedi. Doktor ayrılır ayrılmaz o noktayı tentürdiyotla işaretledim. Anladınız değil mi? Yanlış bir yere nişan alıp, ona kavuşamamaktan korkuyordum."

10 KASIM'DA ÖLMEDİ AMA...

Atatürk, günden güne bitap düşüyor, "Ben başka bir adam oldum" diyordu. Cephede yüzlerce kez tetiğe basmış parmakları, artık bir sigarayı dahi tutamıyordu. 10 Kasım'da saat 09.05'te son nefesini verdi Ata. Salih Bozok, o an hissettiklerini şu cümlelerle betimliyordu: "Kalbim iki değirmen taşı arasına düşmüş bir buğday tanesi olsa ancak bu kadar ezilirdi."

Başkomutan başyaversiz gidemezdi. Bozok, Atatürk'ün ayak ucuna geçti, son kez selam verdi, ellerini öptü. Odayı hızla terk etti. Saat 09.05'te Dolmabahçe'de duyulan kısık hıçkırıkları koruma odasından gelen bir el silah sesi böldü.

Salih Bozok göğsüne dayadığı silahını ateşlemişti. O sırada yanında bulunan Vasıf Çınar o anları şöyle anlatacaktı. Salih Bozok bu hareketiyle Atatürk hakkında en müesser mersiyeyi yazdı, kalem ve sözle değil kan ve ateşle yazılmış en hakiki mersiye.

Bozok'un sıktığı kurşun kalbini 2 santimetreyle sıyırmış, ciğerlerini parçalamıştı. Ameliyata alındı, uzun süre tedavi gördü. Salih Bozok 10 Kasım'da ölmedi ama 1941 yılına kadar asla yaşamadı. Ölümü ise Sabah Gazetesi'nin manşetiyle duyuruldu. 25 Nisan 1941. Başyaver Bozok, Atatürk'e kavuştu.

Sonraki Haber