Azra Gülendam Haytaoğlu katili konuştu, duruşma salonu buz kesti: Zayıftı, hastaydı, direnemedi

Antalya'da Azra Gülendam Haytaoğlu'nu öldürüp, cesedini 13 parçaya ayıran Mustafa Murat Ayhan, ilk kez hakim karşısına çıktı. Ağırlaştırılmış ömür boyu hapsi istenen Ayhan'ın savunmasında vahşeti detaylarıyla anlattı, salon buz kesti: "Zayıftı, hastaydı, direnemedi"

Son Güncelleme:

Antalya'da üniversite öğrencisi Azra Gülendam Haytaoğlu'nu (21) öldürüp, cesedini 13 parçaya ayıran Mustafa Murat Ayhan'ın (48) ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı.

11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma öncesinde mahkeme salonuna sığmayan avukatlar izdihama yol açtı.

Duruşmaya, Diyarbakır Cezaevi’nde bulunan sanık Mustafa Murat Ayhan SEGBİS aracılığıyla katılırken, öldürülen Azra Gülendam Haytaoğlu’nun annesi Mezide Haytaoğlu, baba Mustafa Haytaoğlu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili ile taraf avukatları salonda hazır bulundu. Duruşmaya ayrıca Türkiye’nin birçok ilinden 30’dan fazla yetki belgeli avukat, şikayetçi müdafii olarak katıldı.

Mahkeme heyeti, şikayetçi ve sanık vekillerinin dosyaya kısmen yayın yasağı getirilmesi yönündeki talebini reddetti.

'AZRA'YA İŞ TEKLİFİNDE BULUNDUM'

Mahkeme başkanının 'kasten insan öldürme', 'hırsızlık' ve 'cinsel saldırı' suçlarından yargılandığını hatırlatmasının ardından sanık Mustafa Murat Ayhan, savunmasını yaptı. Ayhan, yaşanan olaylardan dolayı pişman ve üzgün olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"İş görüşmesi vasıtasıyla kendisiyle görüştüm. Cinsel temas geçmedi. Benim çocuğum yaşındadır. Telefonunu hırsızlık amacı ile almadım. Azra ile çalıştığı kafeteryada servis elemanı olarak çalışırken tanıştım. İş yerimden bahsettim. Yanımda arkadaşım Süleyman S. de vardı. Azra, bana gece 02.00’ye kadar çalıştığını söyledi. Üniversite camiasındaki kişilere gayrimenkul satabileceğini ve öğrencilere ev kiralayabileceğini söyleyerek, Azra'ya iş teklifinde bulundum. Benim ve arkadaşımın telefonunu aldı. Kendisi ile toplamda 2 kere yüz yüze görüştük. Bir de bayramda mesajlaştık."

'EVE GİTMEK İSTEMEDİĞİNİ SÖYLEDİ'

Bayram sonunda iş görüşmesi için kendisine mesaj attığını aktaran Ayhan, "Azra’yı işe almak için arayacaktım. Ama arkadaşım Süleyman S., Azra’nın Covid- 19 olduğunu söyledi. Ben de Azra'yı arayarak bir ihtiyacı olup olmadığını sordum. Bana '5 gündür hastayım. Çok ağrılarım var. Ölmek istiyorum' diyerek sesli mesaj attı. Ben de kendisine mesaj attım. İlaçlarını alıp, evine bırakabileceğimi söyledim. Azra, bana konum attı. Süleyman’ın yanından ayrılarak akaryakıt istasyonuna gittim. Azra'nın yanında arkadaşı vardı. Onunla vedalaşıp, arabama bindi. Çorba içmek istedi, gittik. Bulaşıcı hastalığı vardı. İkimizde de maske vardı. Yolda arabada kahve içtik. Reçetesinin olduğunu söyleyince nöbetçi eczaneye gittik. Reçetenin fotoğrafını da bana attı. Gece 00.30 sıralarında ilaçları ile birlikte vitamin aldım, teşekkür etti. Bana yorgun olduğunu söyleyince onu bırakabileceğimi söyledim. Sonra kendisini aldığım yere geri götürdüm. Evde kalmak istemediğini, arkadaşında kalmak istediğini söyledi. Kübra adındaki arkadaşının evde olmadığını söyledi ve eve gitmek istemediğini söyleyince ben de 'bende kalabilirsin' dedim" diye konuştu. 

'HAREKETSİZ KALINCAYA KADAR AĞZINI KAPATTIM'

Saat 01.30 sıralarında birlikte eve gittiklerini anlatan Ayhan, şöyle devam etti:

"Nerede yatmak istediğini sordum. Salonda yatmak istediğini söyledi. Ben de kendi odama geçtim. Odamda alkol, ecstasy ve kokain aldım. Uyumuşum. Saat 05.00-06.00 gibi uyandım. Kapı sesinden Azra uyanmıştı. Azra’nın yanına oturdum ve elimle ateşine baktım. Nereden geldiğimi sordu. Ben de kendisine ilacı arabadan aldığımı söyledim. Tekrar uyudu. Ben de odama döndüm ve alkol almaya devam ettim. 08.30 sıralarında gelen arkadaşa iş yerinin anahtarını verdim. Yine uyudum. Öğle saat 13.30 sıralarında uyandım. Azra'dan ses çıkmayınca, uyanmayınca eğilerek ağzına ve yanağına dokunarak ateşini ölçmek istedim. Maktule birden silkelenerek kalktı. Bağırdı. Eliyle beni itti ve 'ne yapıyorsun?' dedi. Evimizin duvarlarından sesler geçtiği için 'bağırma' dedim. Panikledim, elimle ağzını kapattım. Elim ağzında kaldı. Zayıftı, hastaydı, direnemedi. Kendisinin ağır astım hastası olduğunu bilmiyordum. Sonra hareketsiz kalıncaya kadar ağzını kapattım. Sonrasında nabzını ölçtüm. Nabız alamadım. Kalbi de atmıyordu. Yardım etmek istediğim bir insanın hayatına mal olmuştum."

'MARKETTEN KÜÇÜK TESTERE ALDIM'

Yaşadığı şoku atlatmaya çalıştığını, ancak ne yapacağını bilemediğini kaydeden Ayhan, "Yığıldım kaldım, sağlıklı karar veremedim. Saat 14.30 sıralarında evden çıktım. Azra'nın çantasını, terliğini aldım. Valize koydum. Araba ile Boğaçayı'na gittim. Telefonunu oraya, eşyalarını ise çöp konteynerine attım. Polise gidemedim. Suçu saklarsam suç ortaya çıkmaz diye düşündüm. Eve gidip, bir şekilde cesedi bulunmaz hale getirirsem belki suçtan kurtulurum diye düşündüm. Ben de marketten küçük testere aldım. Eve geldim. Son kez nabzını kontrol ettim, atmıyordu. Cesedi banyoya taşıdım, küvetin içine koydum. Cesaretli olmak için az alkol ve uyuşturucu aldım. 'Bunu yapmam lazım' diye düşündüm. 'Çocuğumu göremem' diye düşündüm. Evdeki bıçakla maktulün başını kestim. Sonra başını çöp poşetine koydum. Ardından spor çantama başını koydum ve evden çıktım. Nereye gideceğimi bilemedim. Kepezüstü'ne çıktım. İki gün önce hayata bağlamak istediğim insanın artık başını taşıyordum. Saat 17.30 sıralarında ormanlık alanda arabadan indim. Yüksek bir yerden Azra’nın başının bulunduğu poşeti aşağıya attım ve arabana binip, geri döndüm" diye konuştu.

'CİNSEL SALDIRIDA BULUNMADIM'

Saat 19.00 sıralarında eve döndüğünü aktaran Mustafa Murat Ayhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Banyonun kapısını kapattım. Dokunamadım bedenine. Bedenin düşünüldüğü kadar kolay kesilemeyeceğini anladım. Sonra uyudum, ertesi sabah 08.00 sıralarında bir şekilde yapmam gerekiyordu. Kolunu ve bacağını eklem yerlerinden keserek, poşetlere doldurdum. Kıyafetlerin üzerinde kan vardı, çamaşır suyuna bastırdım. 09.00 sıralarında Varsak Kirişçiler bölgesine gittim. O bölgede çalı diplerine poşetleri bıraktım. Öğle saatlerinde eve geri geldim. Bedenini iki parçaya ayırarak tekrar evden çıktım ve Varsak'a yine giderek bedenini oraya bıraktım. Sonra da eve döndüm. Ne yaptığımın farkında değildim. Ertesi gün ise bıçağı ve eşyaları alarak evden çıktım. Olaydaki testere ve bıçağı Boğaçayı'na, kıyafetleri de çöp konteynerine attım. Polis cumartesi gecesi mesaj atmıştı. Pazar günü karakola giderek ifade verdim. İlk başta suçu kabul etmedim. 'Belki kurtulurum’ diye düşündüm. Çok üzgünüm, çok özür dilerim. Benim psikolojik sorunlarım da vardı. Ben annesinden babasından büyüğüm. Maktuleye cinsel saldırıda bulunmadım."

SANIK AVUKATI: MAKTULENİN YAKINLARI BENİ HEDEF GÖSTERİYOR

Sanık avukatı, müvekkilinin gerçekleri tüm çıplaklığı ile anlattığını ifade ederek, “Kendisi 2006 yılında bipolar bozukluk ve şizofreni tedavisi görmektedir. Halen cezaevinde ilaç kullanmaktadır. Biz savunmamızı tabii ki yapacağız. Başından beri maktulenin yakınları beni hedef gösteriyor. İnternette adım geçiyor. Ben sadece görevimi yapıyorum. Ben cinayete ortak değilim" dedi. 

'BAŞINI KESERKEN KAN AKMADI'

Şikayetçi avukatlarının ‘Başını nereye attın?’, ‘Başını keserken ne kadar kan aktı?’, ‘Neden küçük parçalara böldün?’ sorularına sanık Ayhan, “Kepezüstü'nde turist otobüslerinin mola verdiği bir yer vardı. Oradan ormanın içerisine girdim. Sonra yardan aşağıya doğru başını attım. Ölümün üzerinden 3 saat geçmişti. Bu nedenle başını keserken kan akmadı. Kıyafetleri çıkartırken cesedin kesik bölümlerine sürtünce kan bulaştı. Bu nedenle, kıyafetleri çamaşır suyuna bastım. Kurban Bayramından çıkmıştık. İnsan bedenine ait olduğu anlaşılmasın diye cesedi küçük parçalara böldüm. İnsan da olsa parçalamak zor geldi. Marketten aldığım testere ve budama makasını cesedi parçalarken hiç kullanmadım" yanıtını verdi.

AVUKATIN SORUSU BABAYI KIZDIRDI

Sanık avukatının, mahkeme başkanına, sanığa sorulmak üzere 'Azra babasıyla ilgili sorun yaşadığını sanığa anlattı mı?' sözleri üzerine, Mustafa Haytaoğlu sinir krizi geçirdi. Haytaoğlu, avukata ağır hakaretlerde bulunup saldırmak istedi. Haytaoğlu, duruşma salonuna giren çevik kuvvet ekibince salon dışına çıkartıldı. Verilen kısa aranın ardından sakinleşen Mustafa Haytaoğlu yeniden salona girdi. Haytaoğlu, mahkeme başkanına dönerek, “Sizden özür dilerim. Ben bir babayım. İçim yanıyor. Ben hiç uyuyamıyorum. Kızım her gece rüyama giriyor" diyerek ağlamaya başladı. Mahkeme başkanı Haytaoğlu'nu, "Mahkemede yargılama bir usulle yürüyor. Sana da söz vereceğim. Lütfen sakin ol" diyerek sakinleştirdi.

OKUL ARKADAŞLARI, ADLİYE ÖNÜNE KADAR YÜRÜDÜ

Duruşma öncesinde, Azra Gülendam Haytaoğlu'nun okul arkadaşları, yağmur altında yürüdü. Eğitim gördüğü Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi önünden yürüyüşe geçen yaklaşık 300 kişilik grup 'Azra için adalet' yazılı pankart açtı.

Üniversiteden adliyeye kadar yürüyen Azra'nın arkadaşları, burada basına açıklama yaptı. Azra'nın sınıf arkadaşı da olan İbrahim Şenol tarafından yapılan açıklamada, “28 Temmuz tarihinde Azra'nın kayıp ihbarı verildiğinde yıkıldık. 2 Ağustos sabahında Azra'nın ölüm haberi ile uyandık. Bahanelerin sunulmadığı etkin yürütülen süreçler başlatılmış olsaydı, ocak ayından itibaren hayatları ellerinden alınan 352 kadın ve sıra arkadaşımız Azra için adliye önlerini doldurmazdık. Mustafa Murat Ayhan tarafından cinsel saldırıya uğrayıp canice hayattan koparıldı. Kadınları yaşatmak için kadın katillerine cesaret değil, hakkettikleri cezalar verilsin" denildi.

Yürüyüşe katılan Azra'nın halası ve diğer yakınları ile arkadaşları, açıklama sırasında gözyaşına boğuldu.

Sonraki Haber