Anayasa Mahkemesi'nden 'erişim engellemeleri'yle ilgili flaş karar: İptal kararı verdi

AYM, basın özgürlüğüne işaret ederek, internet ortamında yayımlanan haberlere "kişilik haklarını ihlal ettiği" gerekçesiyle yasak getiren yasa maddesini Anayasa'ya aykırı buldu. Karar uygulamaya geçtiğinde mahkeme süreci devam ediyorken bir haberin çıkarılması söz konusu olmayacak.

Son Güncelleme:

Anayasa Mahkemesi, "kişilik haklarını ihlal ettiği" gerekçesiyle, internet ortamında yapılan yayın içeriğinin çıkarılması veya erişimin engellenmesini düzenleyen 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesinin iptaline karar verdi.

İnternet ortamındaki bir içeriğin "süresiz olarak" engellendiğine işaret edilen kararda, "Bu yönüyle kurallar ifade ve basın özgürlüklerine ağır bir müdahale teşkil etmektedir" ifadelerine yer verildi.

İPTAL EDİLEN MADDE NEYDİ?

Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği 9. maddede şöyle yazıyordu:

“İnternet ortamında özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiğini iddia eden kişiler, Kuruma doğrudan başvurarak içeriğe erişimin engellenmesi isteyebilir.”

Mahkeme ayrıca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na, suç şüphesi halinde resen içeriğin çıkarılması ya da engellenmesi yetkisi veren düzenlemeyi de 'masumiyet karinesini' ortadan kaldırdığı gerekçesiyle iptal etti.

Kararlar 9 ay sonra yürürlüğe girecek.

Anayasa Mahkemesi'nin ilgili kararı şu şekilde:

İnternet Ortamındaki Yayınlara ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Düzenlemeler İçeren Kanun’da Değişiklikler Öngören Bazı Kuralların İptali

Anayasa Mahkemesi 11/10/2023 tarihinde E.2020/76 numaralı dosyada, 7253 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un muhtelif maddeleriyle 5651 sayılı Kanun’da yapılan bazı değişikliklerin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükümlerinin  kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir.

A. 7253 Sayılı Kanun’un 4. Maddesiyle 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesindeki Bazı İbarelerin Değiştirilmesinin İncelenmesi

Dava konusu kurallarda 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesinin (4) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…erişimin engellenmesi…” ibaresinin “…içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi…” şeklinde ve (11) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…erişim sağlayıcısına, …” ibaresinin “…ilgili içerik, yer ve erişim sağlayıcısına, …” şeklinde değiştirilmesi öngörülmüştür.

Anayasa’nın 38. maddesi suç şüphesi altında bulunan kişiyle ilgili olarak çeşitli tedbirler alınmasını mutlak olarak yasaklamamaktadır. Suç şüphesi altında bulunan kişiye ilişkin olarak çeşitli adli ve idari tedbirlerin alınmasının önünde anayasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak öngörülen tedbirin ceza yargılaması süreciyle bağlantılı olarak yürütülen geçici bir tedbir niteliğinde olması gerekir. Ceza yargılaması sürecinden tamamen kopuk olarak uygulanan ve nihai nitelik taşıyan tedbirler, kişinin ceza mahkemesi kararından önce suçlu muamelesi görmesi sonucunu doğurduğundan masumiyet karinesini zedeler.

Dava konusu kurallarda öngörülen tedbirin ceza yargılaması sürecinden kopuk ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı (Başkan) tarafından yapılacak bir suç tespitine bağlı olarak uygulanan nihai bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Başkan tarafından uygulanan idari tedbirin gerekçesini oluşturan suçla ilgili olarak başlatılan ceza soruşturması sürecinde tedbir kararının gözden geçirilemediği, yargılama mahkûmiyet dışında bir hükümle neticelense bile tedbir kararının ayakta kalmaya devam ettiği görülmüştür. Bu durumda, bir kimsenin suçlu olduğu kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilene kadar ona suçlu gibi muamele edilemeyeceğine ilişkin güvencenin anlamsız hâle geldiği kanaatine varılmıştır.

Sonuç olarak ceza kanunlarında suç olarak düzenlenen eylemlerin işlendiğinin henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilmeden, idari bir makamın yapacağı suç tespitine bağlı olarak nihai bir tedbir mahiyetinde olan içeriğin çıkarılması kararı verilmesinin ve bu kararın icra edilmemesi durumunda idari para cezası uygulanmasının masumiyet karinesini ihlal ettiği değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

B. 7253 Sayılı Kanun’un 5. Maddesiyle 5651 Sayılı Kanun’un 9. Maddesinde Yapılan Değişikliklerin İncelenmesi

Dava konusu kurallarda 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesinin (5) numaralı fıkrasında yer alan “…erişimin engellenmesi…” ibaresinin “…içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi...” şeklinde değiştirilmesi, değiştirilen (8) numaralı fıkrasının (9) numaralı fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “…erişimin engellenmesi…” ibaresinin “…içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi…” şeklinde değiştirilmesi, (9) numaralı fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen (10) numaralı fıkrasının, (11) numaralı fıkrasında yer alan “…sorumlu kişi,…” ibaresinin “…içerik, yer ve erişim sağlayıcıların sorumluları,…” şeklinde değiştirilmesi öngörülmüştür.

Dava konusu kurallar, internet ortamında yapılan yayınların içeriğinin yayından çıkarılabilmesine ve/veya bu yayınlara erişimin engellenmesine imkân tanımak suretiyle ifade özgürlüğünü ve bu yayının internet haberciliği kapsamındaki bir yayın da olabileceği gözetildiğinde basın özgürlüğünü sınırlamaktadır. Anayasa’nın 13. maddesi gereğince böyle bir sınırlamanın kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen sınırlama sebeplerine, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir.

Anayasa Mahkemesinin ifade ve basın özgürlüklerine 5651 sayılı Kanun’un 9. maddesine dayanan müdahaleler kapsamındaki bireysel başvurular ile önüne getirilen olaylara ilişkin kararlarında geniş bir içtihadı bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi, Keskin Kalem Yayıncılık ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri ([GK], B. No: 2018/14884, 27/10/2021) kararında anılan maddeyle getirilen usule ilişkin tespitlerde bulunmuştur. Anılan kararda 9. maddenin uygulanması bağlamında sulh ceza hâkimliklerinin çelişmeli bir yargılama yerine getirmeden, gecikilmeksizin ve hızlıca bertaraf edilme ihtiyacını ortaya koyamadan sonuca vardıklarının anlaşıldığı ve çatışan haklar arasında adil bir denge gözetiminin sağlanmasına ilişkin bir yaklaşımın tespit edilemediği vurgulanmıştır. Ayrıca gerekçeli kararların somut olayların şartlarından bağımsız ve genel ifadeler içerdiği, olaylara konu yayınların kişilik haklarını apaçık bir şekilde ihlal etmiş olduğu tespitinin nasıl yapıldığının anlaşılamadığı açıklanmıştır. Benzer durumun sulh ceza hâkimliği kararlarına itiraz edilmesi üzerine verilen kararlarda da yer aldığı ifade edilmiştir. Bu çerçevede 9. maddenin kapsamı ve sınırlarının belirli olmamasının yargı makamlarına geniş bir takdir alanı yarattığı ve Anayasa Mahkemesine yapılan başvurulara ilişkin somut olaylara bakıldığında 9. madde kapsamında verilen kararlara karşı itirazlardan sonuç almanın zor olduğunun görüldüğü değerlendirilmiştir.

Öte yandan dava konusu kuralların kişilik haklarına yapılan saldırılara karşı internet içeriğinin sınırlanmasına yönelik kademeli bir müdahale yöntemi sunmadığı görülmüştür. Kurallar kapsamında yapılan sınırlamanın internet ortamında yer alan belirli bir içeriğe erişimi engellemek suretiyle o içeriğin belirli bir ülke sınırları içinden ulaşılmasına, kararın verildiği tarihten itibaren süresiz olarak engel olduğu anlaşılmıştır. Bu yönüyle kurallar ifade ve basın özgürlüklerine ağır bir müdahale teşkil etmektedir. Kurallar ile düzenlenen usul, internet ortamında bulunan zararlı içeriklerle diğer başka usullerle mücadele edilebildiği sürece başvurulmaması gereken bir yöntemdir. Bu çerçevede kuralların kamusal makamların takdir yetkisini daraltarak keyfî davranışların önüne geçebilmek için usule ilişkin güvenceleri sunmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca kuralların demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve orantılı karar verilmesini sağlayacak güvenceleri de barındırmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

Sonraki Haber