'Altın madeninde 'liç yığını' aşımı felaketi getirdi
Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden bilim insanlarının yer aldığı heyet, Erzincan'ın İliç ilçesinde 9 işçinin, kayan toprağın altında kaldığı altın madeni sahasında, LİDAR teknolojisine sahip insansız hava aracı ile ölçüm ve incelemelerde buluındu
Anagold Madencilik Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin altın üretimi yaptığı Çöpler Maden Sahası'nda çıkarılıp istiflenen toprak, 13 Şubat'ta kaydı. Yaklaşık 10 milyon metreküp toprak, 200 metrelik yamaçtan vadiye doğru aktı. 9 işçi, geniş bir alana yayılan toprağın altında kaldı. İşçilere ulaşabilmek için Erzincan başta olmak üzere Erzurum, Sivas, Rize, Malatya, Giresin, Diyarbakır, Tokat ve Tunceli'nden gelen AFAD ekipleri de görev aldı. Ekiplerin çalışmalarında işçilere ulaşılamadı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı, koordinasyonunda İliç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında; sorumlu oldukları değerlendirilen, aralarında ilgili şirketin Kanada uyruklu yöneticisinin de bulunduğu 6 şüpheli tutuklandı.
KTÜ'LÜ BİLİM HEYETİNDEN RAPOR
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden (UYGAR) bilim insanları, Erzincan'a giderek AFAD koordinasyonunda maden sahasında heyelanın nedenini belirlemek üzere, incelemelerde bulundu. UYGAR Müdürü Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy ve beraberindeki akademisyenler Prof. Dr. Hakan Ersoy, Prof. Dr. Kerim Aydıner, Doç. Dr. Zekai Angın, Dr. Öğretim Üyesi Oğuz Sünnetci ve Öğretim Görevlisi Dr. Murat Karahan, LİDAR teknolojisine sahip insansız hava aracı ile ölçümler gerçekleştirdi. Felaketin yaşanma nedenlerini ortaya koymak için rapor da hazırlayan heyetin incelemelerinde; ‘liç yığını’ yüksekliğinin, kontrol edilebilir seviyenin üzerinde olduğu saptandı.
'ANALİZLERİMİZ DEVAM EDİYOR'
UYGAR Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hakan Ersoy, yapılan çalışmaya ilişkin bir rapor hazırladıklarını belirterek; incelemenin detaylarını ve elde ettikleri sonuçları aktardı. Prof. Dr. Ersoy, maden sahasında 3 boyutlu ölçüm ve inceleme yaptıklarını ifade ederek, "KTÜ olarak felaketin ardından araştırma yapmak üzere sahadaydık. Oraya gitmemizdeki ilk hedef, heyelanın neden geliştiğini ortaya koymak ve bir daha bu tür felaketlerin meydana gelmemesi yönünde veri toplamaktı. Bunun için de rektörlüğümüzün merkezimiz bünyesine kazandırdığı LİDAR entegre insansız hava aracımızla 3 boyutlu veriler, sayısal analizlerin yer aldığı bir inceleme yaptık. Maden sahasında AFAD koordinasyonunda arazinin sayısal ve 3 boyutlu modelini elde etmek için yaklaşık 4 saatlik bir uçuş gerçekleştirdik. En önemli amacımız elde ettiğimiz verileri kullanarak geriye dönük analizlerle heyelanın nedenlerine ulaşmaktı. Şu anda analizlerimiz devam ediyor. Nihai noktaya geldik, oluşturduğumuz raporu kamuoyu ile paylaşacağız" dedi.
'257 METRE YÜKSEKLİKTE LİÇ YIĞINI BİZİ ÜRKÜTTÜ'
Maden sahasında gözlemledikleri en önemli sorunun 'liç yığını' yüksekliği aşımı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ersoy, "Oraya gittiğimizde farklı manzaralarla karşılaştık. Gördüğümüz en önemli sorunlardan birisi 'liç yığını'nın; yani cevher zenginleştirme, altının elde edilmesi için üzerinde çalışılan malzemenin yüksekliğiydi. Liç yığını nedir? Ocakta üretilen ve kırma eleme tesislerinde belli boyutlara getirilen malzeme, altında geçirimsiz malzeme olan bir zemine seriliyor. Bunun üzerine damlama ya da benzeri yöntemle siyanür içeriği olan çözelti veriliyor. Bu çözelti cevherden sızarken altını da alıyor ve alttaki tabakadan altına ulaşılıyor. Bu işlem sürekli tekrarlanıyor ve yığınlar oluşuyor. Biz 'liç yığın'larıyla alakalı araştırma yaptık. Dünya literatürüne baktık; liç yığının maksimum 150 metreye ulaştığını gördük. Fakat bir burada kullandığımız insansız hava aracı ile 257 metreyi gördük. Yani taban kotuyla maksimum kot arasında 257 metre mesafe oluşmuş, bu inanılmaz bir rakam. Kanaatimizce bu yükseklik kontrol edilebilir seviyeden çıktı. Dünya literatüründe böyle bir liçe rastlamadık. Günümüzde, demirden betondan 200 metre yükseklikte binalar inşa edilemezken, sadece yığma şeklinde depolanan bir malzemenin 257 metre yükseklikte olması bizi ürküttü. Bir de orada 100 metrelik vadi yüksekliği var, yani orada 350 metrelik bir piramit oluştu. Orada hareketin hızlanmasının en büyük sebebi, liç yüksekliğinin yanı sıra vadinin de yüksek olması. Felaketi büyüten de buydu" diye konuştu.
'EN ÖNEMLİ SONUÇLARDAN BİRİSİ DE YANLIŞ YER SEÇİMİYDİ'
Patlatmalar nedeniyle 'liç yığını'nın tekrarlı yüklere maruz kaldığını da söyleyen Prof. Dr. Ersoy, "UYGAR çalışma grubu olarak, burada elde ettiğimiz en önemli sonuçlardan birisi de yanlış yer seçimiydi. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü'nün (MTA) güncel fay haritasında, maden sahasının 300-400 metre yakınından bir fay hattı geçtiği görülüyor. Yaşanan kazayı bu fay tetiklemedi ama tetikleyebilirdi. Bir de yığın ocak sahasına o kadar yakın ki ocakta meydana gelen patlatmalar nedeniyle 'liç yığını' tekrarlı yüklere maruz kaldı. Şu da önemli, görüntülerde buradaki malzemenin bir sıvı gibi aktığını gördük. Buradan yola çıkarak da 'liç yığını'ndaki su içeriğinin normal standartlardan yüksek olduğunu düşünüyoruz. Özetle kontrol edilemeyen bir 'liç yığını'nda su içeriğinin fazla olup, üretim sahasındaki patlatmalara çok yakın bir noktada yığılması, felaketi de beraberinde getirdi" ifadelerini kullandı.