Kimi ter içinde kaldı yoğun bakım nöbetini sırılsıklam bitirdi, kimi koruyucu ekipmanları içinde, saatler süren ameliyatlarda bitkin düştü ama ameliyat bitmeden paydos demedi. Salgının başladığı ilk günden bu yana sağlık çalışanlarının bir hayat daha kurtarmak için gösterdiği insan üstü mücadele, bu kez yine bir sağlık çalışanının gözünden fotoğraf sergisine dönüştü.Tam 14 aydır hem hastalara şifa veren hem de fırsat bulduğu her an deklanşörüne basarak meslektaşlarının yaşadığı inanılmaz anları ölümsüzleştiren Ümraniye Eğitim Araştırma ve Hastanesi'nde 14 yıldır anestezi teknikeri olarak görev yapan fotoğraf sanatçısı Ayşegül Aksoy, şunları söyledi: "Hem sağlık personeliyim hem fotoğrafçıyım. Perdenin arkasında neler yaşanıyor, bu insanlar ne gibi zorluklarla karşılaşıyor, bunları fotoğraflamak, belgelemek istedim. Sonuçta güzel bir iş çıktı ortaya. Hastane yönetimi ve destek olan tüm arkadaşlarıma, aileme çok teşekkür ediyorum.""Bu projenin diğerlerinden farkı, özellikle sadece sağlık çalışanlarına odaklanması ve uzun vadeli bir proje olması. Dünyada da benzer işler yapıldı ama genellikle bir hafta, bir gün gibi kısa vadelerde ve belirli alanlarda yapılan çekimlerle gerçekleştirildi. Oysa ben, pandeminin başından bu yana, hastanenin Covid'le mücadele edilen hemen hemen her alanını aralıksız fotoğrafladım. Bu yönüyle bu proje dünyada benzeri olmayan tek proje olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla daha fazla desteklenmesini istiyoruz. Türkiye'nin farklı illerinde, farklı hastanelerde, farklı alanlarda, meydanlarda da sergilenirse eminim ki vatandaşlarımızın da farkındalığını artıracaktır.""HER KARENİN AYRI BİR HİKAYESİ VAR"Yaklaşık 14 ay boyunca binlerce fotoğraf karesi çektiğini anlatan ve her bir karenin ayrı bir hikayesi olduğunu söyleyen Aksoy, kendisinin en çok etkilendiği karelerin ise özellikle yoğun bakımdaki sağlık çalışanlarının orada sevdiklerinden uzak hayata tutunmaya çalışan hastalarla büyük bir şefkatle ilgilendiği ve onlara kendilerini yalnız hissettirmedikleri anlardan olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle noktaladı:"İnsanların en doğal, gerçekten en zorlandığı anları çekmeye çalıştım. Yoğun bakımdaki arkadaşlarımın, özellikle hastalarla olan ilişkilerinde hastalarının yalnız hissettiği anlarda onların yanlarında olması beni en çok etkileyen anlar oldu."Hastane Başhekimi Prof. Dr. Necdet Sağlam ise Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak binlerce Covid hastasının tedavisini gerçekleştirdiklerini vurgulayarak "Bu hastalarımızın tedavi sürecinde sağlık çalışanlarımız ve hastalarımızla ilgili binlerce hikayeye konu olabilecek fotoğraf kareleri oluştu. Bu sergideki amacımız ise çalışanlarımızın fedakarlıklarını belgelemek ve hastalarımıza ve toplumumuza, bu hastalığın ciddiyetini yansıtabilmekti. Sergi, hem hastalarımızdan hem de çalışanlarımızdan ilgi görüyor. Bu alanda sergilememizin amacı da hem çalışanlarımızın, hem de hastalarımızın bu koridordan geçiyor olması. Poliklinikler ve servislere giden hasta ve yakınları, bu koridoru kullanıyor mecburen. Dolayısıyla gelip geçerken, akışı da bozmayacak şekilde bu hikayeleri görsünler, baştan beridir yaşadığımız bu tabloya şahit olsunlar istedik" dedi.ÇİZMELERİNDEN BOŞALTTIĞI SU, SAATLER SÜREN EMEĞİN TERİYDİFotoğraf sergisindeki en çarpıcı karelerden birinin kahramanı olan Yoğun Bakım Hemşiresi Birkan Karakoyun, o karenin çekildiği anı şöyle anlattı: "Pandeminin başlarıydı. Yoğun bakımda 3 saatlik bir nöbetim sonrası çekilen bir fotoğraftı. Alandan 3 saat sonra çıktığım zaman, sırılsıklam ter içerisindeydim. Çizmelerimin içi dahi suyla dolmuştu. Öyle bir anda Ayşegül'e denk geldim ve o da deklanşöre basınca bu kareler ortaya çıktı."DEĞİŞİM YAPMADAN SÜREN 6 SAATLİK AMELİYATTA BİTKİN DÜŞTÜSergideki fotoğraf karelerinden birinde yorgunluktan bitap düşmüş bir halde sandalyede görüntülenen Simge Coşkun ise 6 yıldır Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde anestezi teknikeri olarak çalıştığını söyleyerek o anı şu şekilde anlattı:"O gün bir yüksekten düşme vakası gelmişti. Vertebra (omurga) ameliyatı yapılıyordu. 6 saat kadar sürdü ameliyat. O fotoğrafta, ameliyatın 4'üncü saatinin sonundaydık. Hem ekipman değişmesin, hem de diğer arkadaşlarımızı riske atmayalım diye değişim yapmadık ve o vakayı ben bitirip çıkmak istedim. 4 saatin sonunda o çizmeler, üzerimizdeki tulum, maskeden vs. nefes alamaz haldeydim artık. Ama sonrasında insanlara yararımız olduğunu düşündüğümüz için, hem yorgunluk hem de mutluluk oluyordu."