AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Bu canavarca hislerle gerçekleştirilmiş, lanetlenmesi gereken bir cinayet

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Konuşmasında müzisyen Onur Şener cinayetine değinen Çelik, "Lanetliyoruz, bütün hukuki süreci yakından takip edeceğiz. Kuşkusuz yargı bağımsız bir şekilde konuyu inceleyecektir." ifadelerini kullandı.

Son Güncelleme:

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:

RUSYA'NIN UKRAYNA TOPRAKLARINI İLHAKI

- Ukrayna krizi konusunda yeni bir aşamaya geçildi ve maalesef bu olumsuz bir aşama. Türkiye Kırım'ın ilhakın bu yana ortaya koyduğu ilkeli tavrı sürdürmeye devam ediyor, dolayısıyla Rusya'nın ilhakını da reddettiğimizi belirtmek istiyoruz. Bu ilhak kararıyla birlikte barış ve ateşkesle ilgili durumun biraz daha ötelenmiş duruyor. Türkiye'nin ortaya koyduğu irade dışında bir diplomatik irade yok. Kuşkusuz ülkelerin toprak bütünlüğüne ve egemenliklerine ilkesel çerçevede sahip çıkıp önem veriyoruz. Kırım'ın ilhakından beri ortaya koyduğumuz tavır bellidir. Savaş hiçbir şeyi çözmez, sadece büyük kayıplar meydana getirir. 

- Ülkelerin toprak bütünlüğüne ilkesel bakıyoruz. Savaş hiçbir şeyi çözmez; sadece acı, yıkım ve insanlar için büyük kayıplar meydana getirir. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu diplomatik iradeye destek vermeye herkesi davet ediyoruz. AB'nin bu diplomatik iradeye destek verme konusunda geride kaldığını ya da çekimser tutum ortaya koyduğunu gözlemliyoruz. Türkiye'nin konuşabiliyor olması tahıl koridorundan esir mübadelesinin gerçekleşmesine kadar bütün bu tablo içinde olumlu sayılabilecek merkezi rol oynamıştır. Sayın Macron'un bundan rahatsızlık duyması, ortaya çıkan diplomatik kapasitesizliğin sembolü olarak ortaya çıkmıştır. AB'nin diplomasi konusunda çeşitli kriz zamanında ortaya koyması son derece faydalı olacaktır.

YUNANİSTAN MESELESİ

- Maalesef bazı müttefiklerimiz ve ABD, Yunanistan'ın silah yığarken şöyle bir argümanı el altından ifade ediyorlar; Rusya'nın ortaya çıkardığı tablo karşısında bölge ülkelerini tahkim etmek gibi yaklaşım ortaya koyuyorlar. Yunanistan elde ettiği bu desteği Türkiye'yi tehdit etmek, taciz etmek için tecavüzkâr bir tutum ortaya koymak için üretiyor. Ege'de, Akdeniz'de bu şekilde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ne yönelik olarak hesapsız silah desteğinin, Yunanistan'ın maksimalist devlet politikası dikkate alındığında NATO ve bölge barışı için hiç de iyi sonuç doğurmayacağı açıktır. Miçotakis Türkiye'yi tehdit ederken arkamızda şu şu ülkeler var derken NATO müttefiklerini sayıyor. Bu tabloya izin verenlerin her biri gerek NATO gerek bölge barışı açısından doğru iş yapmıyorlar. Bu silahları verenlerin, bu üsleri kuranların Yunanistan'a hukuk konusunda uyarı yapmadığını görüyoruz. Mesela adaları niye silahlandırıyorsunuz dediklerinde, Türkiye'ye karşı olduğunu söylüyorlar. Yunanistan Avrupalılara dönük olarak uluslararası hukuka hassasiyetten bahsedip, bu konuları açıyor, Ege ve Akdeniz'de ise hukuk tanımayan devlet olarak her türlü sorumsuz davranışı ortaya koyuyor. Kurtuluş Savaşı'nda Anadolu'da yaptığı zulümler, katliamlar nasıl tarihe geçmişse, bugün Ege'de botları şişlemeleri tarihe geçiyor.

"YUNANİSTAN EGE'DE İNSANLARI, GÖÇMENLERİ, KADIN VE ÇOCUKLARI ÖLDÜRÜYOR"

- Dünyanın herhangi bir yerinde insan hakları ihlali konusunda saatler boyunca radyo ve televizyon yayını yapan AB ülkeleri sessiz kalıyor. Yunanistan Ege'de insanları, göçmenleri, kadın ve çocukları öldürüyor. Bundan daha vahim tablo alabilir mi? Nerede vicdandan, hukuktan bahsedeceksiniz. Avrupalı birisinin insan hakları ihlal edildiği zaman dünyanın meselesi olsun ama Avrupalı olmayan birisinin insan hakları ihlal edildiği zaman bu derecede duyarsız kalınması insan hakları konusunda söylenenlerin hiçbir manasının olmadığını gösteriyor. Bu açık şekilde katliama göz yummaktır. Bu taraftan tutup Yunanistan ve Güney Kıbrıs Türkiye'ye karşı silahlanmayı artırırken, ABD'nin Güney Kıbrıs'a dönük silah ambargosunu 1 yıllığına kaldırdım demesi kadar sorumsuz bir anlayış olmaz.

"TÜRKİYE BUNDAN SONRA KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ'NE SİLAH DESTEĞİNİ DAHA ÇOK ARTTIRIR"

- Tüm bunların anlamı şudur; yine yanlış bir tutumla Ege ve Akdeniz'de tansiyonu yükseltecek, saldırgan tarafı cesaretlendirecek, kışkırtacak, daha yanlış, hukuksuz işler yapmasına yol açacak tutuma giriyorsunuz. Türkiye bundan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne silah desteğini daha çok arttırır. Ege'deki kuvvetlerini hiç kimsenin tehdit edemeyeceği kuvvet seviyesine çıkarır. Ortaya çıkacak bu tablo ne NATO ne de bölge barışına, diplomatik zeminlere hizmet etmez. Yunanistan'a verilmesi gereken mesaj masaya oturmasıdır. Türkiye büyük bir diplomasi devletidir. Masadan kaçan taraf, maksimalist davranan taraf Yunanistan'dır.

"NAZİ BAĞLANTILI PARTİ PARLAMENTOYA GİRMİŞTİR"

- Avrupa demokrasini tehdit eden şeyin Avrupa'daki faşizmin yükselişi olduğunu ifade ettik. Faşizmin kendisini çeşitli birimlerin altına gizlemiş durumda. Yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, göçmen düşmanlığının altına gizlemiş durumda, Türk ve Türkiye, Erdoğan düşmanlığına gizlemiş durumda. Merkez sağ ve sol partilerin bundan 10 yıl evvel aşırı sağ partilerle uyuşma yüzde 5'i geçmezken, bugün bakıyorsunuz ajanda uyuşmanın neredeyse yüzde 80'e çıktığını görüyorsunuz. Demokrasiyi taşıması gereken ana kolonlar, merkez sağ ve merkez sağın aşırı sağın siyasi atmosferi içinde erimeye başlıyor. Şimdiye kadar son 10 yıllık perspektifte Avrupa'daki seçimleri incelediğimizde gördük ki; aşırı sağdan oy almak için onların söylemini kullanan merkez partiler netice itibariye oy kaybetmiş, aşırı unsurlar, faşist unsurlar daha da güçlenmiştir.

- Nazi bağlantılı parti parlamentoya girmiştir. Şimdi bunların ne kadar demokrasiyi kırılgan hale getirdiği görülüyor. Bu değirmene en çok su taşıyanlar basiretsiz siyasetçiler ve maalesef medya dilidir. Almanya Federal Meclis Başkan Yardımcısının sayın Cumhurbaşkanımıza kullandığı dilin faşistlerin diliyle aynıdır. Herhangi bir marjinal aşırı sağ partinin üslubunu Almanya Federal Meclis Başkan Yardımcısının söylemi olması Almanya için büyük sıkıntıdır.

MESCİDİ AKSA

- Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunmasının bir kez daha altını çiziyoruz. Radikallerin İsrail polisinin gözetimi ya da görmezden gelmesiyle gerçekleşmesi daha da sıkıntılıdır. İsrail'in gereken tedbirleri alması elzemdir. Herhangi bir şekilde Mescid-i Aksa'nın mukaddesatına, hukuki statüsüne yönelik tacizlere müsaade edilmemelidir. Bu konuları yakından takip edeceğimizin altını bir kez daha çiziyorum.

ONUR ŞENER CİNAYETİ

- Kardeşimizin hayatını kaybetmesinden büyük bir üzüntü duyduğumuzu ifade etmek isterim. Sayın Genel Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın ve MYK üyelerinin büyük acı duyduğunu ifade etmek isterim. Acılı ailesine başsağlığı diliyorum, arkadaşlarımın aileyi ziyaret edip yanında olacaktır. Bu canavarca hislerle gerçekleştirilmiş lanetlenmesi gereken bir cinayet. Lanetliyoruz, bütün hukuki süreci yakından takip edeceğiz. Kuşkusuz yargı bağımsız bir şekilde konuyu inceleyecektir. Eşi ve o güzel evlatlarını  fotoğrafını gördüğümüzde içimiz parçalanıyor. Bu cinayeti işleyen katillerin gereken cezayı alması için gereken sorumluluğu yerine getirmeye çalışacağız. Fakat cinayet işlenir işlemez, kişilerin hangi bakanlıkta çalışmasının polemik konusu olması da bu acımasızlığın bir örneğidir. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye'nin her yerinde hiç istemesek şu meslek grubundan, şu cinsiyetten, şu kökenden bazı insanların cinayetlere imza ettiğini görüyoruz. Lanetliyoruz. Bu acı karşısında siyasi polemik üretmeye çalışanların 'Bundan hükümet, bakanlık, şu kurum sorumludur' gibisinden yaklaşım içine girmesinin bu acıyı ve cinayeti istismar etmesinden başka bir yüzü yoktur. Buradan bütün kamu iradesini ilzam etmek, bu kadar mantıksız bir şey olabilir mi? Hukuki süreci yakından takip edeceğiz, gerekirse çalıştıkları bakanlık ve kurum hukuki süreçten ayrı olarak da kendi işlemlerini gerçekleştirecek. Kardeşimize rahmet, ailesine başsağlığı diliyoruz. Kurumlar gereğini en kesin şekilde yapacaktır. Bu insanların elbette bir kamu kurumunda olmasını hiç kimse istemez. Kurumlar gerekli adımları en net biçimde atacaktır. 

CHP LİDERİNİN ABD ZİYARETİ

- İttifak adaylarını nasıl belirleyecek, kaç toplantı daha yaparlar, bu bizim gündemimiz değil. Kamuoyu orayı 1 senedir takip ediyor, oradan bir şey çıkmadığı da görüldü. Biz kendi işimize bakıyoruz. Kimin hangi ülkeye gittiği bizi ilgilendiren bir husus değil ama nihayetinde pek çok siyasi parti temsilcisi pek çok ülkeyi ziyaret ediyor. Bir yıldan az bir zaman kalmış seçime, Kılıçdaroğlu partisine çağrıda bulunuyor "yanımda mısınız değil misiniz" diye, partisi de yoklama verir gibi "yanındayız" diyor. ABD'de muhalefeti destekleyeceğiz şekilde açıklama yapılırken, bu şekildeki ziyareti spekülatif ve manidar hale getiriyor. Kendi bilecekleri iş. Benim bildiğim dünyanın hiçbir yerinde gerçek demokrasi söz konusu olduğunda milletin icazet vermesi önemlidir. Türkiye seçim dönemine girmişken, birtakım yetkililer 'Biz Türkiye'de muhalefeti destekleyeceğiz' demişken biraz daha basiretli, ferasetli davranmak, manidar yaklaşımlardan uzak durmak daha sağlıklı bir yaklaşım olabilirdi. Kendilerinin bileceği bir iş. Bunun kamuoyunda tartışmayı alevlendirdiğini görüyoruz.

"YUNAN DIŞİŞLERİ BAKANI SÜREKLİ SAVAŞ KIŞKIRTICILIĞI YAPAN, GERİLİM TÜCCARLIĞI YAPAN BİRİSİ"

- Krizin en büyük sebeplerinden bir tanesi Yunan Dışişleri Bakanlığı'nının söylemleri. Yunan Dışişleri Bakanı sürekli savaş kışkırtıcılığı yapan, gerilim tüccarlığı yapan birisi. Avrupa'da uluslararası toplantılarda bunun söylemlerini masaya koyduğunuzda, Avrupa'daki yetkililer bu şahsın söylemlerinin marjinal olduğunu ifade ediyorlar. Hatta Yunanlarla karşılaştığınızda bu dışişleri bakanını çok ciddiye almayın, bütün bunları iç politikadaki hırsları sebebiyle söylüyor, diye de açıkça ifade ediyorlar. Şu anda hükümet politikasında en saldırgan ifadeleri kullanan bu şahıs. Türkiye'ye geldiğinde basın toplantısı yaparken, dünyanın gözü önünde kavga çıkarmaya, hırçınlık yapmaya geldiği, Yunanistan'daki marjinal çevreleri mutlu etmek üzere konuşulduğu görüldü.

- Yunanistan 6 ay, 1 seneliğine Dendias'a konuşma yasağı koysa, faydalı olur. Bu kadar yüksek tansiyon iyi bir şey değil. Yunan siyasetinin geleceğini düşününler varsa, demokrasi çizgisinin dışına çıkmayalım diyenler varsa alacakları ilk tedbir Dendias'ın az konuşmasını sağlamak olmalıdır.

TOKAT VE KAYSERİ MESELESİ

- Gerek Tokat Valisi'nin elini sıkılmaması olayı daha önce Kayseri'de gerçekleşen olay asla kabul edilemez. Hiçbir şekilde devlet adabına komuta zincirine uymayan şeyler. TSK, hukuka ve anayasaya bağlı büyük ve güçlü bir ordu. Valiliğe yapılan bu saygısızlık Türk subayına yakışmaz. Bunun bilincinde olarak MSB tarafından gereken soruşturma açılmış, tahkikat yapılmış, soruşturma selameti açısında bu kişiler açığa alınmış ve disiplin kuruluna sevk edilmiştir. Böyle yakışıksız bir tutum hiçbir şekilde kabul edilemez. Üstelik bu orduya zarar vermeye yönelik bir teşebbüstür. 28 Şubat'taki çirkin anıları hatırlatan bir yaklaşım bu. MSB olayın hemen ardından harekete geçerek gereken tedbirleri almıştır. Hukuki süreç sonuçlanınca da gereği yapılacaktır. 

- Başörtüsü yasağı getirilmesi meselesi, subay ve astsubay ailelerine. Kayseri'de gerçekleşen olay. O işlemleri yapanlar eskiden kalmış yönetmeliği fark etmeden tekrar iliştirdiklerini söylüyorlar. Hala o yönetmeliklerin ortada dolaşması sakıncalı ve yanlış bir şey. Böyle bir şey TSK gibi hata kabul etmeyen kurumda asla söz konusu olmamalıdır. O kişi emekliliğini istemiş ve kabul edilmiştir. Bu anda Başkomutan olan Cumhurbaşkanımız direktifleriyle, sıralı amirlerin emir komuta zinciri içerisinde üzerine düşen vazifeyi, Suriye'de, Libya'da yurt içinde, Mavi vatanın korunmasında hakkıyla ifade ediliyor. Milletin değerlerine bağlılık, anayasaya bağlılık, devlet adabına bağlılık burada esastır.

Kaynak: Haber Global TV

Sonraki Haber