ANALİZ / AB ile yeni sayfa: En kötü senaryodan pozitif gündeme
Yarın Ankara oldukça kritik bir ziyarete ev sahipliği yapacak. AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne görüşecek? Böylesine üst düzey bir ziyaretin anlamı ne? AB ile ilişkiler en kötü senaryodan nasıl pozitif bir gündeme geldi?
Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında yeni bir dönem başladığını söylemek için henüz erken ama yeni bir diyalog ve işbirliği sürecinin altyapısı hazırlanıyor. AB yönetiminin Türkiye'ye yapacağı ziyaretin amacı tam da bu.
AB Konseyi Başkanı Charles Michel ile AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen 6 Nisan'da Ankara'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşecek. Ziyarette ilişkilerin sürdürülebilir pozitif gündem rotasına oturtulması, üst düzey siyasi diyaloğun canlandırılması ve işbirliği alanlarında gereken güncellemelerin hangi çerçevede yapılacağı tartışılacak. İki tarafın beklentileri ve olası senaryolara değinmeden ilişkilerin bugünkü seviyesine bakmak gerekli.
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ HANGİ NOKTADA
Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakereleri, insan hakları, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve demokrasi alanlarındaki gerileme gerekçesiyle 2018 yılından bu yana fiilen durdu. 2016 yılından beri yeni fasıl açılmıyor. Ortak çıkara dayalı işbirliği alanlarında güncelleme gerektiren pürüzler belirgin hale geldi. 18 Mart 2016'da imzalanan Göçmen Mutabakatı sonrası ibre AB lehine ilerledi.
Türkiye Avrupa'ya göç akınını bitme noktasına getirirken AB sözlerini tutmadı. 25 yıllık Gümrük Birliği'nin güncellenmesi ise üye ülkeler arasındaki uzlaşmazlık nedeniyle muammaya dönüştü. Tüm bunlara Doğu Akdeniz'de tırmanan gerilim eklenince Ankara-Brüksel hattında ilişkiler kopma noktasına geldi. Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlıkta üyeleri Yunanistan ile Güney Kıbrıs'a tam desteğini açıklayan AB, krizin parçasına dönüştü.
Türkiye ile üst düzey siyasi diyalog 2019'dan itibaren askıya alındı, masaya yaptırım kartı koyuldu. Artık Türkiye-AB ilişkilerinin ilerlemesi, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin seyrine endekslenmiş halde. Ankara'ya göre Yunanistan ve Güney Kıbrıs, Türkiye-AB ilişkilerini rehin almış durumda. AB ise üye ülkeler arasında tam dayanışma prensibine göre hareket ettiğini vurguluyor.
SEMBOLİK VE GENİŞLETİLMEYEN YAPTIRIM KARARI
Durum çıkmaza sürüklenirken rüzgarın tersine dönmesini sağlayan bir dizi faktör oldu. Öncelikle AB'nin karar alma mekanizmasının oybirliğine dayanması, Türkiye konusunda izlenecek tutumun sert karakterde olmasını engelledi. Köprülerin yıkılmamasında Almanya'nın rolü belirleyiciydi. Göçmenler ve ticaret alanlarında Türkiye ile işbirliğinin devamının AB'nin çıkarına olduğu fikri hakim geldi. Yaptırım kararı ise Yunanistan ve Rum kesiminin çabalarına rağmen sembolik düzeyde kaldı.
Şubat 2020'deki AB Zirvesi'nde Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetleri nedeniyle Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'nın (TPAO) iki yöneticisi yaptırım listesine alındı. Liste daha sonra genişletilmezken sert yaptırım ihtimali ilişkilerin üzerinde "Demoklas'in kılıcı" gibi kalmaya devam etti. Ancak aceleci davranmak yerine "bekle ve gör" stratejisi benimsendi.
EN KÖTÜ SENARYODAN ŞARTLI POZİTİF GÜNDEME
Şimdi hedef "pozitif gündemi" sürdürülebilir kılmak. Bu yaklaşım eskiye dayanıyor. "Türkiye'nin AB yolculuğunu engelleyen siyasetçi" olarak bilinen Sarkozy'nin Fransa'da koltuğunu kaybetmesinin ardından 17 Mart 2012 tarihinde Türkiye ile AB arasında pozitif gündem süreci başlatıldı. Müzakerelerin yerini almayan ya da müzakerelere alternatif oluşturmayan bu süreç üyelik görüşmelerin canlandırılması için altyapı oluşturulmasını hedefliyordu. Doğu Akdeniz'de tansiyonun düşürülmesi şartıyla yeniden gündeme getirildi. Önce Türkiye'den adımlar beklendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 Kasım 2020'de "Geleceğimizi Avrupa'da görüyoruz" mesajını verdi. 29 Kasım 2020'de Oruç Reis sismik araştırma gemisi Antalya Limanı'na döndü. Yunanistan ile 5 yıldır askıda olan istikşafi müzakereler, 25 Ocak'ta İstanbul'da yapılan toplantıyla yeniden canlandırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron 2 Mart'ta telefon görüşmesi yaparak ilişkilerdeki buzları kırmak için ilk adımı attı. Artık top yeniden AB sahasındaydı. 25-26 Mart tarihlerinde düzenlenen AB Zirvesi'nden pozitif gündemli diyaloğu güçlendirme kararı çıktı. İlişkiler Doğu Akdeniz'deki gelişmelere göre "kademeli ve orantılı geliştirilecek" mesajı verilirken, kötü senaryoda hangi adımların atılabileceği sıralandı. Yaptırım seçeneğinin Haziran'a dek bekletilmesi kararı alındı.
TARAFLAR BİRBİRİNDEN NE BEKLİYOR?
Gelinen noktada iki taraf da kopma noktasına gelen ilişkileri olumlu rotaya çevirmekte istekli olduğunu kanıtladı. AB yönetiminin Türkiye'ye yapacağı ziyaret, ilişkilerin geleceğine yön verecek eşiklerden biri. Üst düzey diyalog canlandırılacak ve işbirliği alanlarında güncellemeler değerlendirilecek. Türkiye, Göçmen Mutabakatı'nın karşılıklı çıkar temelinde devam edebilmesi için yenilenmesi talep ediyor. Erdoğan, Von Der Leyen ve Michel bu alanda müzakere sürecinin çerçevesini tartışabilir. AB, Gümrük Birliği'nin yenilenmesi için çalışma başlatma sözü verdi.
Ancak bu adım daha uzun zamana yayılabilir. Öncelikle AB üyeleri arasında uyum sağlanması ve müzakereler için AB Komisyonu'na yetki verilmesi gerekiyor. AB, vize serbestisi konusunda somut adım atma niyetinde olduğu mesajını verirken topun Türkiye'nin sahasında olduğunu söylüyor. Türkiye'nin diğer talebi, Güney Kıbrıs'ın blokajına takılan 23. ve 24. fasılların açılması. Ancak AB Liderler Zirvesi'nin resmi gündemine dahi yansıyan bir detay, bu talebin de çabuk karşılanmayacağına işaret ediyor. Zirvenin gündeminde "Türkiye ile ilişkiler" ifadesi yerine "Doğu Akdeniz" ifadesine yer verildi. Yani fiilen askıda olan üyelik müzakereleri öncelik başlıkları arasında değil.
AB İÇİN SAMİMİYET SINAVI
AB ile kalıcı pozitif gündem şansı artsa da gözden kaçırılmaması gereken bir sorun var. Türkiye'nin AB'ye üyelik macerasında yeni bir önkoşul doğdu: Türkiye'den Mavi Vatan sınırlarına giren Doğu Akdeniz'de meşru çıkarlarını korumak için adım atmaması isteniyor. AB'nin bu dayatmacı tutumu ilişkilerde çifte standart ve güven krizini derinleştirmeye gebe.
suheyla.demir@haberglobal.com.tr
Kaynak: Web Özel