TÜİK’in ölçtüğü enflasyon ile hayat pahalılığı arasındaki fark ne?

TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer kurumun yaşam maliyetini değil, enflasyonu ölçtüğünü söyledi. Peki ikisi arasındaki fark ne?

Son Güncelleme:

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları sık sık siyasetin de tartışma konusu. TÜİK 2021 Aralık ayı enflasyonunu yıllık yüzde 36.08 açıklarken asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı.

TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer ise son yıllarda bir TÜİK başkanından çok da görmediğimiz bir şekilde medyaya demeçler veriyor. Dinçer en son Dünya Gazetesi’nden Maruf Buzcugil’e yaptığı açıklamada TÜİK’in hayat pahalılığını değil, enflasyonu ölçtüğünü söyledi.

Sait Erdal Dinçer, “Halk enflasyonu, bütün dünyada tartışılıyor. Hissedilen enflasyon, bütün dünyada farklı bir kavramdır. İnsanlar hep kendi hissettikleri enflasyonu en son aldığı ve daha sık tükettiği ürünlere bakıyor. Enflasyonda iki tane ölçü var. Ya enflasyona odaklanırsınız ya da eşya maliyetine odaklanırsınız. Biz enflasyonu ölçüyoruz. Halkın enflasyonu kişiden kişiye değişir. Biz tamamen Eurostat kurallarına bağlıyız” ifadelerini kullandı.

📌Peki hayat pahalılığı ile açıklanan enflasyon arasındaki fark neden kaynaklanıyor?

📌Resmi enflasyon ile hayat pahalılığı arasında kavramsal olarak fark ne?

ENFLASYON SEPETİNDE 415 MADDE VAR

Marmara Üniversitesi’nden Profesör Doktor Burak Arzova Türkiye’de de dünyanın farklı ülkelerinde olduğu gibi üreticiler ile tüketicilerin enflasyonunun farklı hesaplandığını söylüyor. Arzova vatandaşın enflasyonu TÜFE hesaplanırken bir harcama sınıflandırılması yapıldığını, Türkiye’de 12 ana harcama ve 43 alt harcama alanında oluşan geniş bir hesaplama olduğunu söylüyor. Bu harcamalardan hareketle bir genel mal sepeti oluşturulduğunu ifade eden Arzova, TÜİK’in madde sepetinde 415 madde yer aldığını ifade ediyor. Burak Arzova’ya göre; TÜİK’in hesapladığı enflasyonun matematiksel olarak bir sorunu yok.

Arzova, “TÜİK'in derlediğini iddia ettiği ve ortalama değer olarak açıkladığı fiyatlara toplumun neredeyse tamamı günlük hayatında görmüyor veya ulaşamıyor olması büyük sorun. Bir yerden alınan fiyat istatistiki kural olarak yıl içerisinde hep aynı yerden alınmaya devam ediliyor mu? Bu alınan fiyatlara bizler neden günlük yaşamımızda hiç rastlamıyoruz mesela?” diyor.

'NORMAL BİR DURUM DEĞİL'

Burak Arzova enflasyon hesaplamasında asıl itiraz edilenin hesaplama yöntemi değil, ürün fiyatlarının nereden bulunduğun olduğunu anlatıyor. Profesör, “Hesaplanan enflasyonla bizim yaşadığımız, gördüğümüz yani hissettiğimiz enflasyon arasındaki fark git gide açılıyor. Bu hiç de normal bir durum değil” diyor.

Peki, dünyanın her yerinde resmi enflasyon ile hissedilen enflasyon arasında bu fark olabilir mi?” sorumuza, Arzova, bu farkın olabileceğini ancak minimum düzeyde gerçekleşmesi gerektiği cevabını veriyor.

Almanya’dan bir örnek veren profesör, “Almanların resmi istatistik kurumu DESTATIS, bir internet uygulaması ile her bireyin kendine göre oranlayabildiği ana harcama grubu yapısı ile sepeti aynı tutmak kaydıyla (sepetteki madde miktarı genel madde miktarı ile aynı kalmak koşuluyla) daha bireyselleştirilmiş bir TÜFE hesaplanmasına imkân tanıyor” demekte.

'İSTANBUL SEMT PAZARI ENDEKSİ' ÖNERİSİ

Arzova bu modeli TÜİK’e de önerdiğini hatta geçmişte İstanbul Semt Pazarları Endeksi yapılması için TÜBİTAK’a başvurdularını ancak çalışmalarının bilimsel olarak kabul edilmediğini anlatıyor.

Peki, enflasyonu anladık ama hayat pahalılığını nasıl hesaplayacağız? Hangi harcamalar hayat pahalılığı sepetine girer? Arzova bu tanımı şöyle yapıyor: 

Farklı bölgelerde yaşayan ortalama bir bireyin, kendi harcama sepetini oluşturan yiyecek, barınma, ulaşım, enerji, giyim, eğitim, sağlık, çocuk bakımı ve eğlence gibi unsurları elde etmek için katlanmak durumda kaldığı harcama tutarıdır.

Sıradan bir vatandaş markette gördüğü fiyatlar ile açıklanan yıllık enflasyon arasında nasıl bir ilişki kurmalı? Yalova Üniversitesi'nden Öğretim Üyesi Doçent Doktor Baki Demirel’e göre; zenginlerin tükettikleri ürünler ile yoksul vatandaşların tükettiği ürünlerin tüketimlerindeki ağırlığı aynı değil. Bu sebepten ötürü, enflasyon sepetindeki durum genel bir ağırlığı yansıtmayabiliyor. Demirel, “Yoksulların gıda harcaması payı yüksektir, yoksullar için kiranın artması hissedilen enflasyonu daha da artırır” diyor.

'HAYAT PAHALILIĞI GELİRİN NE KADAR ARTTIĞI İLE İLGİLİ'

Baki Demirel’e göre; bir kişinin hayat pahalılığını hissetmesi açıklanan enflasyon rakamından ziyade aylık gelirinin ne kadar arttığı ile ilişkili. Peki enflasyon sepetindeki ürünlerin dağılımı nasıl olmalı ki resmi istatistik kurumu hissedilen enflasyonu daha çok yansıtabilsin?

Demirel, “Türkiye'de ortalama gelirlerin asgari ücrete yaklaştığı düşünülürse, gelir dağılımı dikkate alınarak bir enflasyon sepeti hazırlanırsa açıklanan enflasyon hissedilen enflasyona yakınlaşacaktır” ifadelerini kullandı.

Kaynak: Web Özel

Sonraki Haber