Dünya ABD bankalarındaki iflası konuşuyor! Peki Türk bankalarında risk var mı?
Dünya ABD bankalarındaki art arda gelen iflasları konuşuyor. Peki Türk bankalarıyla ilgili sistemik bir risk var mı? Uzmanlardan dikkat çeken açıklamalar.
Trive Yatırım Araştırma Direktörü Serdar Pazı ekonomim.com'a yaptığı açıklamalarda Türk bankaların taşıdığı sabit kuponlu tahvil portföyünün banka bilançoları üzerinde ağırlığının çok fazla olmadığını, bu nedenle sistemik risk doğuracak bir durum bulunmadığını söyledi. Ancak Pazı’ya göre, tahviller itfa olana kadar geçen sürede bankaların üzerinde aşırı baskılanmış bir sermaye kârlılığı olacak.
ABD'DEKİ BANKA İFLASLARI
Pazı "Batan Silikon Vadisi Bankası da adı üstünde Silikon Vadisi’ndeki büyük ölçekli startuplara, yeni girişimlere destek olan, onlara fonlama sağlayan bir banka. Aynı zamanda mevduat toplayan bir banka. Elinde bulundurduğu kaynakların bir kısmını Amerikan devlet tahvillerine yatırıyor. Amerikan devlet tahvillerinin faizleri pandemiyle birlikte neredeyse sıfıra gelmişti. 10 yıllıklar, 2 yıllıklar, 5 yıllıklar bir ara hepsi yüzde 0 ile yüzde 1 arasında bir noktadaydı. Bu ortamda alınan tahviller şimdi faizler 4’lere 5’lere çıktığı zaman inanılmaz zarar yazıyorlar. Tahvilde şöyle bir değişken var; faiz ne kadar sıfıra yakınsarsa birim değişimi o kadar daha fazla etkili oluyor. Yani faizin 1’den 2’ye gitmesiyle bizim şu an tahvil faizin 10’dan 11’e gitmesi ya da mevduat faizlerinin 29’lara 30’lara gitmesi aynı şey değil. 1’den 2’ye gitmesi çok daha büyük bir kayba neden oluyor. Ve bunu doğru dürüst hedge edemeyen, yani yeterli önlemleri alamayan kurumları da bu örnekte olduğu gibi zor duruma getirebiliyor. Bunun tek bir örnek olarak kalması için yoğun bir çaba sarf edildiğini görüyoruz. Amerika’da mudilerin parasının aynı bizde TMSF garantisi olduğu için belirli bir üst limiti var. O limiti aslında müdahale edilmemesi beklenirdi ama bunun sistemik bir riske dönüşmemesi için aksiyon aldılar. Dolayısıyla sistemik risk şu anda yok." dedi.
TÜRK BANKALARINDA RİSK VAR MI?
Pazı sözlerine şöyle devam etti:
Seçime yaklaşık 2 aylık bir süre kaldı. Bu süre zarfında para politikasında bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Mevcut piyasa faiziyle çok alakası olmayan Merkez Bankası’nın haftalık repo faizi yani politika faizi yüzde 8,5’ta kalmaya devam edecek. Bankalara oradan ucuz fonlama sağlıyorlar. O ucuz fonlama artı vadesiz mevduatın ortalamasıyla, bankalar 25-30 arası mevduat toplayıp ortalama bir maliyet meydana geliyor. Ama ticari kredilerden sonra ihtiyaç kredilerindeki düzenleme ile de belirli ölçüde daha da tahvil almaya iten bir mekanizma var. Mevcut düzen bir sıkıntıya uğramadan dönsün diye bankaların da sisteme ucuz kaynak sağlaması burada esas faktör. Neredeyse bankaların hemen hemen verebileceği her kredide bunun yanına bir de tahvil alman lazım, tahvili de en aşağı 5 yıl vadeli 10 yıla doğru alman lazım deniyor. Bunlar tabii ki vadeye kadar taşınacak olan bir portföyde değerlendiriliyor. Vadeye kadar o tahvillerin iç verimi ne kadarsa her gün minik minik 10 binde 1, 10 binde 2 neyse o karları yazarak ama tabii banka elinde yüzde 25’le 30’la mudilerden topladığı kaynağı yüzde 10 getirisi olan bir enstrümana yatırdığı zaman sermaye karlılığı ciddi şekilde azalıyor.
Yakın vadede, borsada bankalarda görülen kar satışlarının da biraz aslında nedeni bu. Deprem veya seçim harcamaları gibi biraz fonlama ihtiyacı olan bir durum hasıl olduğunda, ilk böyle tehlike anında camı kırınız gibi, bankalara bir şekilde daha ucuz fonlama nasıl yaratırız kaynaklı bir girişim oluyor ve bu da orta uzun vadede bankaların durumunu etkiliyor. Yani şu an 25-30’la belki mevduat topluyorlar, belki seçimlerden sonra Ortodoks politikalara geçilmesiyle belki enfl asyonla yakın bir noktaya 40’lara, 50’lere çıkacak. 50’lere geldiğinde 10’la taşıdığı 5 yıllık 10 yıllık tahvilin yazacağı zarar ne olacak, bunlar projeksiyonlarda hedef değerleri aşağı çekiyor, belirli bir baskı yaratıyor. Bunlar vade sonuna kadar taşındığı için ve bankaların portföyü üzerinde ya da bilançosu üzerinde ağırlığı çok fazla olmadığı için öyle bir sistemik risk doğuracak bir şeyden bahsetmiyorum ama o tahviller itfa olana kadar geçen süre içerisinde çok baskılanmış bir sermaye karlılığı olacak. Dolayısıyla hani bankalar neden 2 FK ile el değiştiriyor, neden piyasa defter değeri yarı yarıya olması gereken değerin yarısından işlem görüyor, daha yukarılara gidemiyor soruları kendini cevaplıyor. Toplam itibariyle kaldıraçlı pozisyon yok, bizde sermaye yeterlilik oranları Amerika’ya Avrupa’ya göre daha yüksek, kredi portföyleri bakıldığı zaman daha muhafazakar ama diğer taraftan da karlılığı uzun süre baskılandı. Şimdi bir banka 15 ile ticari kredi veriyor. İhtiyaç kredisini öyle istediği gibi 30-35-40’la veremeyecek ya da verirse de yine yüzde 10 getirili tahvil almak zorunda. Bu ortamda karlılığı çok uzun bir süre daha baskılı gidebilir. Bankaların çok ucuz olduğu gerçeği de var. Yani çok ucuz ama işte yaşanan durumlardan da ucuz olmasının böyle bir nedeni var diye düşündürüyor açıkçası.
Kaynak: Haber Global TV