Çavuşoğlu: Cumhurbaşkanımız 60'lardan bu yana verilen sözleri hatırlattı
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, canlı yayında gündeme dair soruları yanıtladı
Çavuşoğlu'nun konuşmasından satır başları;
Bazı taleplerin AB üye ülkeleri, bazılarının da NATO tarafından karşılanması gerekiyor. Bundan sonraki süreçte, NATO ile işbirliğimizi nasıl geliştireceğiz, Türkiye'ye verilen sözler ne kadar tutulacak bunları konuştuk.
ABD ile Taliban anlaşması var. Afganistan'dan çekilme olursa, Türkiye olarak desteğimiz nasıl olacak bunları değerlendirdik.
Dün Ursula von der Leyen ile görüşme yapıldı. Burada sadece göç meselesi değil, Cumhurbaşkanımız Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi güzel bir şekilde özetledi.
Diyalog tesis edilir ama gerçekçi adımlar atmamız gerektiğini gördük. Birileri para versin de Türkiye göçmenleri tutsun değil, göçmenlerin Suriye'ye geri dönüşünün desteklenmesi var, burada sağlanacak destek var, Türkiye-AB ilişkilerine dair atılacak adımlar var.
Yasa dışı göçün engellenmesi ile ilgili alınması gereken tedbirler, harcamalar var. Vize serbestisi halen duruyor."AB'YE YALVARIR KONUMA HİÇ DÜŞMEDİK"
18 Mart mutabakatının içinde yüksek düzeyli diyaloğun devam ettirilmesi vardı, ama AB tek taraflı bunu durdurdu. Biz demiştik, "Sizin bize ihtiyacınız, bizim size ihtiyacımızdan daha fazla, mecbur geleceksiniz" bize. Üst düzey temaslar kesilince bu tür konuları konuşamıyorsunuz. Finlandiya'daki gayrı resmi Dışişleri Bakanları toplantısında beni sadece akşam yemeğine çağırdılar, gitmedim tabii ki. Biz oraya katıldığımız zaman katkı sağlıyoruz. Tavsiyelerimiz, önerilerimizi paylaşıyoruz. Dün akşamki görüşme önemliydi. Yeni yönetim, çok önemli adımlar attı. Michelle bir İstanbul'a bir Ankara'ya geldi geçen hafta. Önümüzdeki süreçte gerçekçi bir şekilde bu ilişkileri yürütmek için adımlar atılması gerekir, bir kere AB'nin Türkiye'ye samimi davranması lazım. AB'ye yalvarır bir ülke durumuna hiç düşmedik, düşmek de istemeyiz.
İngiltere'de, Almanya'da bazı adımlar atıldı ama Belçika'da PKK'lılar durumu var. Çünkü kendilerine zarar vermemiş PKK, orada bizim vatandaşlarımız yok mu? Bizim temsilcimiz gidip mahkeme salonunda bunları tespit etti, yalan söylüyorlar.
"SONRA 'ERDOĞAN SİNİRLENİYOR' DİYORLAR"
Biz göçmenler konusunda elimizden geleniz yapıyoruz da, onlar ne yapıyor? "Biz gelmesin yeter." Göçmenlerin dönüşü 18 Mart mutabakatında bulunmasına rağmen, "Biz almayacağız" diyorlar. İdlib'de bu kadar insan yanaşmış sınıra, biz bu parayı nasıl göndereceğiz, uluslararası Kızılhaç üstünden mi... Cumhurbaşkanımız "Ben bu parayı size göndereyim, siz alın göçmenleri" dedi. Sonra "Erdoğan sinirleniyor" diyorlar.
Bugünün şartlarında 2006 yılındaki göçmenlerin ihtiyaçlarıyla bugünkü göçmenlerin ihtiyaçları değişiyor. Yeni şartlar çerçevesinde ilave neler yapılmalı konuşacağız. 26 Mart'ta AB liderler zirvesi var, bu konu gündeme gelecek. Daha sonra yeni bir yol haritası belirlersek, Türkiye'yi oyalama devri bitmiştir.
"HAKLI OLUNCA GÜÇLÜ OLURSUNUZ"
2016'da İdlib'deki durum yoktu, şimdi İdlib var. Veya Barış Pınarı, Zeytin Dalı Harekatları... Terörle mücadele samimiyetsizler. Bizim masada her zaman kendimize güvenimiz var. Haklı olunca güçlü olursunuz. Ortaya koyunca tabloyu, haklı olduğumuz ortada. Geçmişten bu yana yaşananlar... Genişlemeyle ilgili süreç, AB'nin ikircikli tavırları... Çok rahat görüyoruz ki, haklıyız. Suç bastırma ya da kendi haklı gösterme çabası değil. Bu haklılığımızı sahada da görmek istiyoruz.
"AVRUPA'NIN SINIRLARI YUNANİSTAN'DAN BAŞLAMIYOR"
Ursula von der Leyen, "Türkiye'nin neler yaşadığınız farkındayız" dedi, aynı şekilde Merkel de Cumhurbaşkanımıza söylemişti. Biz 9 yıldır bu yükü çekiyoruz. Herkes sadece "yükünüzün farkındayız" diyip, teşekkür ediyor, bu desteğin verilmemesinin sebebini hissetmiyorlardı, şimdi hissediyorlar ama yetersiz. "Türkiye kapısını kapatmasın, göçmenlere açık kapı uygulansın "deniyordu, şimdi tam tersi adımlar atıp Yunanistan'ı koruyorlar, "Yunanistan, Avrupa'nın sınırlarını koruyor" diyorlar. Avupa'nın sınırları Yunanistan'dan değil, Avrupa'nın sınırları Türkiye'nin güney ve doğu sınırlarından başlıyor. Irak'tan, Suriye'den, Azerbaycan'dan başlıyor.
AB süreci tek taraflı bir süreç değil, iki taraflı. 2004 yılında Kopenhag kriterlerini yerine getirdik. 15 olan fasıl sayısı 35'e yükseldi. Fransa yeni fikirler ortaya getiriyor. Müzakere sürecinde her faslın açılış kriterleri var. Yasal düzenlemeleri yaptık. İnsan hakları eylem planı reformu keza... Siz neden bu fasılların açılmasını engelliyorsunuz? Kim engellemiş, Rum kesimi...
Şu anda AB, Fransa, "Yeni üye istemiyorum" dedi, yeni fikirler ortaya koydu. Hırvatistan'da bugüne kadar davet ettikleri Balkan ülkelerini davet etmediler. Kendileri söyledi, "Artık yeni üye istemiyoruz" diye. Konuşuyorlar da, bir kere de AB, Türkiye'ye haksızlık ediyor, siyasi engeller koyuyorlar" demiyorlar. Rusya konusunda, 1 milyon kişiyi öldüren Esad konusunda, AB konusunda hep bu iktidar haksız. Bizi de eleştirin ama başka ülkelerin hataları da söyleyin.
"GİTMEK İSTEYENİ ZORLA TUTAMAYIZ"
AB bize açılış kriterlerini versin, yerine getirirsek açsınlar, kapanış kriterlerini yerine getirmişsek kapatmasınlar.
Sığınmacıların Yunanistan sınırında gördüğü muameleyi görünce insan insanlığından utanıyor. Bir de medeniyetten bahsediyorlar, insan haklarından bahsediyorlar. Nerede BM temsilcileri? Türkiye'de böyle bir şey olsa tüm dünya ayağa kalkardı. Yunanistan 5 kişiyi öldürdü bugüne kadar. Kişilere sağlık, yiyecek içecek, barınak ihtiyaçları sağlıyoruz. Bu insanlar, nasıl Türkiye'ye geldiyse, başka ülkelere gitmek istiyorlar. Önümüzdeki süreçte, yaz aylarında Yunanistan'a özellikle denizden giden göçmen sayısı artıyor. Geçen sene 455 bin düzensiz göçmeni yakalamışız. Çok sayıda kaçakçıyı da tutuklamışız. Bizim genel anlamda göçmen politikamız değişmedi, gitmek isteyen insanı benim zorla tutmam doğru değil. Az da gitse, çok da gitse, her bir mültecinin teme insan hakkı vardır. Uluslararası hukuk çerçevesinde muamale edilmelidir.
Moskova'da geçici bir ateşkes tesis edildi. Cumhurbaşkanımız ve Putin kendi aralarındaki görüşmeleri bize aktardı, bunları yazıya döktük, kamuoyuna duyurduk. Bu ateşkes, İdlib'deki kardeşlerimize yaramıştır. Biz ülkemize gelebilecek tehdidi sınırlarımızın ötesinde bertaraf etmek için burada mücadele ediyoruz. Göçmenlerin evlerine dönebilmesi için... Ateşkesle herkes olduğu yerde durdu. Ateşkes anlaşması çerçevesinde M4 yolunun trafiğe açılması, güney kısmını Rusya, kuzey kısmını biz denetleyeceğiz. Kalıcı olması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. M4 yolunun güvenli bir şekilde trafiğe açılması, neler yapılacak, nasıl adımlar atılacak görüşmek için bugün Rus heyet geldi. 7 gün içinde askerlerimiz Rus askerleriyle adımlar atacak. "Geri çekilelim" diyenler, şimdi de "Niye ateşkes oldu?" diyor.
Moskova'da Rusya, Berlin'de bu kadar ülke Hafter'i ikna edemedi. Burada bir denge sağlandıysa attığımız adımlar sayesinde oldu.
Dün basit bir tabancayla cam indirme gibi, ihlal oldu. Rusya hemen uyardı. İhtiyaç duyulursa liderler online olarak temasta olacaklar, anında, sahadan sahada hangi askerler temasta olacak görüşüldü.
"AMERİKA İSTESE GETİRİP PATRIOT KOYABİLİR"
SİHA'larımız dünyada konuşuluyor, tüm dünyadaki yankılarını görüyoruz. Bunların bir dürbününü almak için yalvarıyorduk, şimdi herkes Türkiye'den satın almayı konuşuyor.
Türkiye'de bir savunma sistemi var, Patriot, o da İspanya'nın. Amerika istese getirip bir Patriot'u koyabilir. Havadan karadan destekler verebileceklerini söylediler, Cumhurbaşkanımız aynı şekilde Trump'la görüştü. Tüm Türkiye'nin ihtiyaçlarını, hangi desteklere ihtiyaç duyduklarını bildiklerini, görüşeceklerini söylediler. Kimin ne söylediği değil, nasıl bir destek verildi, verilmedi göreceğiz.
Patriot'un konuşlandırılmasıyla S-400'ün ilgisi yok. S-400'ün alınması Patriot'la alakalı değil. B"iz Patriot da alırız ama bize günce ver, satmak istiyorsanız alabiliriz, yalvaracak değiliz" diyoruz. Cumhurbaşkanımız Amerika'da da söyledi, "Biz almak isteriz, tabi satabilirseniz." Bugün NATO müttefiklerinin elinde Patriot var mı, var, illa Amerika olmak zorunda değil. Biz sürekli NATO'ya "Bizim savunma sistemimiz var, ihtiyacımız var, bize verin" dememeliyiz, kendimiz sahip olup ihtiyaç duyduğumuzda kullanabilmeliyiz. Bizim istediklerimiz hayali ya da yeni şeyler değil.
PUTİN'İN BEKLETTİĞİ İDDİALARINA AÇIKLAMA
Rusya medyasını anlıyorum da, bizim içeride bu kara propagandadan o kadar memnun olanlar var ki, bunu anlamıyorum. "Erdoğan bekletildi, bundan çok memnun olduk" Burada bir kere protokolün ne olduğunu bilmek lazım. Kremlin, bir uçtan bir uca bir alan. Soçi'de her zaman kapıda karşıladı. Putin çıkışta Cumhurbaşkanımızı her zaman arabaya kadar uğurladı. Uzun bir alan, o 30 saniye beklediyse, o da 30 saniye bekledi.
Cumhurbaşkanımızın arkasında, emrinde olmaktan gurur duyarım. "Bak Çavuşoğlu'nu arkada bekletti, heyet Putin'in arkasında durdu" laflarına ne gerek var. Putin geldi hepimizi karşıladı, tokalaştı. Her iki heyet kendi tarafında durdu. Bundan bir şey çıkarmaya çalışmak bana göre ucuz politika, böyle bir şeyi izah etmek durumunda kaldığımız için üzülüyoruz. Şüphelenmemizi gerektiren bir durum oluşmadı, her iki taraftan gelindi, kameralar hazır mı, hazır. Gelip pat diye girmek diye bir şey yok.
Ama Rus medyasının bunu magazinsel boyuta getirmesi çok çirkindir Uçak düşürme hadisesinden sonra da yaşadık. Hemen ufacık bir ters düşme anında bunu yapıyorlar. İlişkilerde bir gün iyi bir gün limoni olabilir. En zor şartlarda bile diyalogların kopmaması lazım, diplomasi bunun için var. Zor konularda mücadele ederken bile bir dostluk oluşuyor. Resmi görevimiz ayrıdır, dostluklarımız ayrıdır. "Vay efendim bununla nasıl dostluk yapıyorsunuz" deniliyor.
"VATANDAŞLARIMIZI SAĞLIKLA TÜRKİYE'YE GETİRİYORUZ"
Biz yurt dışından gelmek istene vatandaşlarımızın Türkiye'ye gelmeleri konusunda gerekli şeyleri yapıyoruz, ama karantinaya alınmaları gerekiyor. Özellikle Vuhan'dan çok sayıda vatandaşımızı getirdik. İran'dan vatandaşlarımız geldi. Öncesinde karantinayı söylüyoruz, sürpriz değil, İtalya'da, İran'da vatandaşlarımız var, onlarla iletişimdeyiz, inşallah sağlıklı bir şekilde getiririz. Sadece koronavirüs değil, vatandaşımızın başına bir şey geldiği zaman hemen müdahale ediyoruz. Parası yok, uçak bileti alıyoruz, sağlık sorunu yaşıyorlarsa, uçak ambulans gönderiyoruz.
Biz başından itibaren bu işi ciddiye aldık, bu virüstür, kesinlikle bize gelmez diye bir şey yok, tedbirlerimizi alalım, şu ana kadar bazı transit yolcularda görüldü. Dünya Sağlık Örgütü'nün listesinde de Türkiye bembeyaz duruyor. Antalya'da diplomasi toplantısı olacaktı, burada yok ama dünyanın her yerinden gelecek olanlar vardı, neden bu riski alalım... Bu süreçte maske dahil birçok malzeme ihtiyacı oluştu, dünyada bunları üreten üç ülke: Çin, Hindistan ve Türkiye. Dost ülkelere jestler yapıp bunları gönderiyor, ihracatlarını yapıyoruz.
Avrupa'nın aldığı tedbirleri değerlendirecek durumda değilim, ama Avrupa ülkeleri ciddi boyuta gelmeden tedbir almadı, bunu kolaylıkla görebiliyoruz. Bulgaristan'ın bu konuda esasen daha duyarlı olduğunu biliyoruz, her yerde bilinçlendirme çalışmaları yapıyorlar.