Siyah ölümleri ne ilk ne de son! Nefes alamamış bir kişi için daha adalet yerini bulacak mı: Manuel Ellis

George Floyd ile gözler polis şiddeti altında "nefes alamayan" siyahlara yönelik katliama dikkat çekti. Fakat George Floyd sadece bir semboldü. Gözden kaçan daha onlarca cinayet birer birer gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Fatma Arsan ABD'den yazdı...

Manuel Ellis, Washington Tacoma'da yaşayan 33 yaşında, iki çocuk babası bir müzisyen. 3 Mart gecesi bir dört yol ağzında durdurularak göz altına alınmıştı. George Floyd cinayetiyle birlikte yavaş yavaş ortaya çıkan diğer cinayetlerin arasında görüntüleri ortaya çıktı ve onun da "Nefes alamıyorum" diye bağıra bağıra öldüğünü tüm dünya kendi gözleriyle gördü. Yapılan otopsi sonucunda da Manuel Ellis'in nefessiz kaldığı için öldüğü ve bunun bir cinayet olduğu kanun karşısında da ispatlandı. Ailesi, özellikle ablası olayın peşinde. Polis departmanının tüm gerekçelerine karşın Valilik tüm titizlikle delillerinden yeniden toplanıp yargı sürecinin en kısa sürede başlatılacağı açıkladı.

Burada dikkat çeken nokta bu işin ucunun bir şekilde polise dayandığı. Polise verilen yetki, beraberindeki donanım-silahla birlikte, belli bir yere kadar kontrollü ama bir yerden sonra da kontrolsüz bir güce dönüşüyor. Devletler bu şekilde bir noktadan sonra polis gücünü kontrol altında tutamıyor. Özellikle Amerika'da sivil halkın da zaten belli bir yere kadar gücü varken buna bir de polis gücü eklenince Irkçılığa zemin olan bölgelerde daha çok görülen ırkçılık söylemler ve davranışlardan sonra eyleme dönüşerek gittikçe artıyor. Trump ve destekçileri arasındaki trend işte bu. Herkesin aslında göçmen olduğu bir kıtada din ve eğitim arka plana atılabiliyor ayrımcılıkta ama renk, bunun da önüne geçerek, ırkçılığa dayanıyor. Obama ile elde edilen başarı; arka plana atılan, ezilen, köleleştirilen ve en nihayetinde öldürülen bu insanların renginin yönetimde haykırabilmesiydi. Bu, siyahların da artık yönetimde seslerinin özgürce çıkabildiği bir başarıydı. Bu, gerçekten siyahların ve ezilmiş tüm halkların en güzel rüyasıydı. Ve Obama'nın ardından neler olabileceği belki planlı belki de olağan bir şekilde şimdi gözler önüne serildi. Ve şimdiler her eylemin her protestonun ardında işte bu rüyanın geri gelme talebi saklı.

GÖZDEN KAÇAN BİR CİNAYET DAHA: BREONNA TAYLOR

Bu cinayetler ne ilk ne de son olacak. Irkçılık gittikçe alevlenmeye devam ediyor. Daha George Floyd'un ölümünden birkaç hafta önce Louisville'de bir gece yarısı ani bir baskınla kendi evinde kendi yatağında öldürülen Breonna Taylor henüz 26 yaşında bir kadındı. Bu hem bir kadın cinayeti hem bir siyah cinayetiydi. South Georgia'da 25 yaşındaki Ahmaud Arbery, koşu yaparken komşusu emekli bir beyaz polis ve oğlu tarafından takip edilip bir şekilde arabalarına binmeye ikna edilip katledildi. Tamir Rice 2014 yılında henüz 12 yaşındayken elindeki oyuncak bir silah gerekçe gösterilerek öldürülmüştü. Aynı şekilde Ezell Ford Jr., Eric Garner, Jamar Clark ve daha yüzlerce ve binlerce... Siyah olmaları yeter sebepken üstüne bazen kadın ve çocuk olmaları da ekleniyor ve ırkçılık böylece katlanıyor.

Los Angeles, Chicago, Minneapolis, San Francisco, Washington, Sacramento, Georgia ve daha pekçok yer, Ezell Ford Jr., Eric Garner, Jamar Clark, Philando Castile, Dreasjon "Sean" Reed, Botham Jean, Trayvon Martin, Michael Brown, Michelle Shirley, Redel Jones, Kenney Watkins, Stephon Clark, Laquan McDonald, Alton Sterling, Delrawn Small ve daha pekçok –en önce- renginden dolayı suçlu maktuller.... Her birini anmak, hatırlamak kolay değil ama özellikle George Floyd olayıyla birlikte her birinin ailesi için haksızlığıa karşı adaletin tecellisine karşı yeni bir umut olacak.

Sonraki Haber