Neden Belarus? Planlar, hesaplar, arada kalan göçmenler...
Polonya üzerinden AB'ye geçmek için Belarus-Polonya sınırında bekleyen yaklaşık iki bin göçmen bir süredir krize neden olmakta. Krizin aktörleri arasında Belarus ve ülkenin AB tarafından tanınmayan Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko dikkat çekiyor. İşte göçmen krizinin arkaplanı...
Avrupa bir süredir yeni bir göçmen krizinin daha eşiğinde. Krizin adresi bu kez Belarus-Polonya sınırı. Yaklaşık iki bin göçmen Kuznica-Bruzgi sınır kapısı yakınlarında kurulan kampta Polonya üzerinden AB'ye geçme ümidiyle soğuk havaya rağmen beklemekteydi.
Polonya sınır koruma ekipleri Salı günü taş attığı iddia edilen göçmenlere göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su ile müdahalede bulunmuş, ortaya korkunç görüntüler çıkmış ve sınır bölgesinde tansiyon yükselmişti.
Belarus sınır koruma ekipleri son olarak Polonya sınırında göçmenlerin kurduğu çadır kampını tahliye ederek, göçmenleri kapalı bir salona yerleştirdi. Yaşanan bu insanlık dramı aslında bir göçmen krizinden fazlasına işaret etmekte.
Belarus Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko, Lukaşenko'nun tartışmalı politikaları, Belarus'un, Rusya'nın ve Polonya'nın AB ile olan ilişkileri ve aslında hepsinin karması, yaşanan süreci karmaşık bir hale getiriyor.
Belarus konusunda araştırmalar da yapan Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Dış Politika Uzmanı Emrah Kaya, Lukaşenko'nun göçmenlere engel olmayacakları yönündeki açıklamasını anımsatıyor. Böylece Belarus, AB'ye giriş için bir kapı olurken Lukaşenko iktidarı bu durumu AB'ye karşı bir koz olarak kullanıyor.
SEÇİM KRİZ YARATTI...
Bu noktada AB'nin Lukaşenko'yu Belarus'un meşru başkanı olarak tanımadığını da hatırlatmakta fayda var. 9 Ağustos 2020'de yapılan seçimlerde muhalefet adayı Svyatlana Tsihanouskaya, en az yüzde 60 oy aldığını iddia ederken ülkenin ilk ve 1994'ten beri tek devlet başkanı Lukaşenko ise yüzde 80'le galip geldiğini açıklamıştı. AB, seçim sonucunu resmen tanımıyor.
“Lukaşenko yönetiminin tanınmaması, AB ile Belarus arasında sağlıklı bir diyalog kanalının kurulmasını engellemekte” diyen Emrah Kaya, “Bir diyalog kanalının olmaması ise tarafların arasındaki uçurumun artmasına neden olmakta” ifadelerini kullanıyor.
Aynı zamanda Polonya ile AB arasında yaşanan “hukuka müdahale” tartışması da krizin bir başka boyutu. Polonya ile AB'nin göçmen krizi nedeniyle zaruri olarak yeniden yakınlaştığını vurgulayan Kaya şunları söylüyor:
“Yaşananlar en azından bir süre AB-Polonya arasındaki sorunların göz ardı edileceğini göstermekte. Burada istenmeyen aktör Belarus yönetimi. Lukaşenko devrilseydi, muhtemelen bölgede yeni bir çatışma sahasına şahit olacaktık.”
KRİTİK KARARNAME
Bu nokta çok önemli zira kasım ayının başında Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Birlik Devleti kararnamesini imzaladı. Kaya muhtemel birleşme durumuna ilişkin “Bu anlaşmanın daha ileri bir boyuta taşınması, Avrupa-Rusya hattında daha da gerginleşen ilişkilere ve tansiyonun yüksek olduğu bir bölgeye şahit olacağız” yorumunda bulunuyor.
Peki Belarus neden önemli? Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlığına kavuşan Belarus; Avrupa ve Rusya arasında bir tampon bölge görevi görüyor. Aynı zamanda Belarus sınırı, Ukrayna'nın başkenti Kiev'e oldukça yakın. Kaya şöyle değerlendiriyor:
“Batı Dünyası, NATO ve AB aracılığıyla Rusya sınırına doğru genişledi. Tabii ki bu durum, Moskova’nın tepki göstermesine neden oluyor. Bu tepkilerden biri Ukrayna’da yaşananlar üzerinden okunabilir. NATO ile doğrudan komşu olmak istemeyen Rusya, çevresindeki aktörlerle işbirliğini geliştirmeye çalışmakta ve Belarus, bu noktada en önemli ülkelerden biri.”
Burada aslında mücadelenin AB ve Rusya arasında hatta Batı Bloğu ile Rusya arasında gerçekleştiğini ifade etmek de yanlış olmayacaktır. AA'ya konuşan Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu, “Belarus ile Ukrayna da Suriye ile Afganistan da Rusya ile Batı arasında doğrudan bir savaşa yol açmaz. Bölgesel sorunlar ancak taraflar arasındaki ilişkilerin normalleşmesini engelliyor” diyor.
Kaya ise Rusya'nın gösterdiği tepkiyle, Avrupa'nın söz konusu göçmenler olduğunda normalde değerlerini nasıl geri plana attığını su yüzüne çıkardığını söylüyor:
“Belarus’la Rusya arasında artan ilişkiler, Avrupa’yı rahatsız etmekte. Lukaşenko’nun iktidarını sürdürmesi ve Rusya ile yakınlaşması AB için bir kayıp ve AB’nin etki alanının sınırlanması anlamına geliyor.”
*Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Dış Politika Uzmanı Emrah Kaya, alandaki çalışmalarını Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde sürdürmekte.
Kaynak: Web Özel