Marine Le Pen kaybetti ama güçlendi! Ya kazansaydı?
Fransa'daki seçimin galibi Macron oldu. Seçimi kaybeden Marine Le Pen ve aşırı sağ cephe ise oylarını artırmaya devam etti. Le Pen "Sonuçlar bir zaferdir" diyor. Peki bu ne anlama geliyor? Fransa'da aşırı sağın giderek güçlenmesi bölge ve Türkiye için ne anlama geliyor? Le Pen kazansaydı ne olurdu?
CİHAT ASLAN - METİN AKTAŞOĞLU / Fransa seçimlerinde mevcut cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, gayriresmi ilk sonuçlara göre ikinci turda yüzde 58.2'lik oy oranıyla zaferini ilan etti. Vaatleri arasında kamusal alanda başörtüsünü yasaklama, “radikalleştiğini” öne sürdüğü 570 camiyi kapatma, ve göçmen karşıtı hareketler olan Marine Le Pen ise seçimi kaybetti ancak yüzde 41.8 ile oylarını tarihte hiç görülmediği bir orana yükseltti.
Le Pen ilk açıklamasında şunları söyledi:
"Maç henüz bitmedi. Savaşmaya devam edeceğim. Bu sonuçlar siyasi hareketimiz için bir zaferdir."
Bu oldukça tehlikeli bir sinyal olarak görülmekte. Sadece Fransa için değil, Türkiye için de AB için de bölge ve dünya için de... Babası Jean-Marie Le Pen'in çok sert söylemlerinin aksine Marine Le Pen daha ılımlı. Ancak bu oylarını artırmasının nedenlerinden yalnızca biri.
'BU HİÇ HOŞ DEĞİL'
İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Emre Gönen ise “Fransa'da ilk turda yüzde 32-33 düzeyinde aşırı sağ diyebileceğimiz bir oy potansiyeli oluştu. Bu hiç hoş değil. ABD'de aşırı sağ iktidara geldi. Neler olabileceğini gördük” diyor ve durumun dünya istikrarı açısından da hiç parlak olmadığını ifade ediyor.
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Dr. Mithat Can Baydarol ise mevcut durumu değerlendirirken şunları söylüyor:
“Aslında Fransız solcuları, Le Pen'in önünü açtı. Yoksa kendisi bile bu kadar oy beklemiyordu. Fransız solu tek adaya yoğunlaşsaydı bugün Le Pen'i konuşmazdık. Le Pen, bütün aşırı sağı konsolide eder hale geldi. Şu anda Fransa'da sol yokmuş gibi, aşırı sağ ile sağın mücadelesini yorumlamaya çalışıyoruz.”
Peki bu yükseliş nasıl oldu? Ne oldu da Le Pen ciddi bir aday, ciddi bir rakip haline geldi?
1972'de Jean-Marie Le Pen tarafından kurulan Ulusal Cephe, ilk kez 1974'te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde boy gösterdi. Bu seçimde gelen yüzde 0.8'lik oy oranıyla başlayan macerada 1980'lerde Avrupa'da artan İslamofobi ve yabancı düşmanlığı kırılma noktası olurken, o günlerde beri söz sahibi olmayı başlayan parti 2002'de sürprize imza attı.
Baba Le Pen, sosyalist aday Lionel Jospin'i yüzde 0.7'lik farkla geçti ve Jacques Chirac karşısında 2. tura kaldı. İlk kez sol cenahtan bir aday ikinci tura kalamazken aşırı sağ burada ilk kez boy gösteriyordu. Baba Le Pen, yüzde 17.8'le Chirac karşısında ağır bir yenilgi aldı ancak sonuç aşırı sağın ciddiye alınması gerektiğini de ortaya koydu.
Marine Le Pen ise 2011'de Jean-Marie Le Pen'in emekliye ayrılmasıyla yapılan seçimde parti liderliğini ele aldı ve 2017'de Macron'un karşısında 2. turda yüzde 33.9 ile kaybetti.
'MARINE LE PEN DAHA FARKLI!'
Ancak Marine Le Pen yönetiminde parti her geçen gün oylarını artırıyor. Marmara Üniversitesi Avrupa Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Emirhan Göral, şöyle açıklıyor:
“Le Pen ve Ulusal Cephe merkeze kaydı. O dönem yolsuzluk gibi iddialarla kamuoyunda sorgulanan bir lider olan Jacques Chirac bile Baba Le Pen'le kalınca tarihi bir oy almıştı zira Jean-Marie Le Pen'in pek karşılığı yoktu. Marine Le Pen ise daha farklı. Toplumda daha büyük destek buluyor zira iktidara gelmek için babasından çok daha ılımlı bir tavır sergiliyor.”
Doç. Dr. Göral bununla birlikte “Bir sonraki seçimde uluslararası konjonktüre ve karşıdaki adaya göre daha farklı bir tablo görebiliriz” diyor ve Macron sonrası gelecek merkez sağ adayının radikal sağa göz kırpabileceğini ifade ediyor.
Peki ya Le Pen kazansaydı? Gümüşhane Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ömer Uğur “Fransa ile olan ilişkilerimiz çok kötü etkilenirdi. Ayrıca kültürel ve dini argümanları ön planda tutan aşırı sağ ile büyük sorunlar yaşardık” diyor.
'KABUS SENARYOSU OLURDU'
Dr. Baydarol ise İslamofobik yaklaşımın Türkiye'yi de etkileyeceğini ve Fransa'da yaşayan milyonlarca Türk vatandaşı nedeniyle iki ülkenin karşı karşıya kalacağına vurgu yapıyor. Global çapta oluşabilecek tabloya ise şöyle dikkat çekiyor:
“Le Pen, Rusya'ya karşı uygulanan ambargolara tamamıyla karşı olduğunu söylüyor ve NATO'dan çıkmaktan bahsediyor. Bu durumda bir Rusya-Fransa yakınlaşmasını görecektik. Bu bütün batı alemi için bir kâbus senaryosu. Tüm dünya dengelerini değiştirirdi ve savaş senaryolarını daha şiddetli hissetmeye başlardık.”
Kaynak: Web Özel