Floyd'un öldürülmesiyle dünyayı sarsan 'Black Lives Matter' sloganı nasıl toplum hareketi haline geldi?
ABD'de siyahi vatandaş George Floyd'un polis tarafından öldürülmesiyle büyüyen protestoların simgesi haline gelen, 3 kadın tarafından yaratılan Black Lives Matter sloganının sivil toplum hareketi haline gelişi nasıl gerçekleşti? Fatma Arsan kaleme aldı...
Konu global bir boyuta ulaştı ve motto toplumsal bir eylem çağrısı olarak her toplum tarafından kabul gördü. Bugün artık ırkçılığa ayrımcılığa karşı olan her hümanist için tek motto #BlackLivesMatter (Siyahların Hayatı Önemlidir) oldu ve bu motto Amerika'da siyahlara karşı yapılan ırkçılık hareketleri ile başlayıp Avrupa, İngiltere'de ses bulan büyük bir sosyal eylem haline geldi. Bu hareket güçlü protestolarla güçlendi ve toplumsal her hareketin neredeyse tüm duygularıyla yaşandığı sosyal medyada güzel bir şekilde örgütlendi.
PEKİ NEREDEN ÇIKTI BU SLOGAN?
'Black Lives Matters' söylemi ilk olarak 2012 yılında George Zimmerman adlı ırkçı bir hispanik tarafından Florida'da vurulan henüz 17 yaşındaki Trayvon Martin'in ölümü üzerine çıktı. Trayvon Martin'in tek suçu gece marketten IceTea ve bir iki atıştırmalık almaktı. Zimmerman gece bekçiliği yapmaktaydı ve öldürme gerekçesi olarak gözüne şüpheli geldiğini öne sürmüştü. Asıl önemli konu, mahkemeye taşınan bu konunu bir sene sonunda jürinin verdiği "nefsi müdafaa" kararı doğrultusunda beraat ile sonuçlanması oldu.
İşte bu sırada Oakland, California'dan bir sosyal medya fenomeni ve aktivist bir lider olan Alicia Garza bu olay karşısındaki tüm duygularını, tüm kızgınlığını Facebook'ta paylaşarak içini bu sloganla döktü. Bu söylem artık çok daha önceden yaşanan küçük örneklerinin de önüne geçerek ciddi bir sivil toplum hareketine dönüştü.
Garza yalnız değildi, Garza'nın bu hareketini gören Patrisse Khan-Cullors hemen onun yanında yer aldı. Cullors da Los Angeles'ta yaşayan bir öğretmen, sanatçı ve hapishane reformları için savaşan bir özgürlük savaşçısı. Ve sonrasında New York'ta yazar, stratejist ve siyahların Göçmenlik hakları konusunda lider Opal Tometi de hemen Garza ve Cullors'a ulaşarak ve bu hareketi daha sonra da hep birlikte ileriye taşıyarak bu hareketin liderliğine ortak oldu.
Elbette Trayvon Martin, tıpkı George Floyd gibi ne ilk ne de sondu. O dönem çok büyük yankı getirmiş uğramış olduğu bu haksızlık tüm siyahlar nezdinde değerlendirilerek imza kampanyaları düzenlenmişti. 2012 ve 2020. Irkçılık için değişen bir durum yok ancak temelleri daha önceden atılan bu sivil toplum hareketi önderliğinde yine aynı motto ile haksızlıkla daha güçlü bertaraf edilmeye çalışıyor, dünya en geniş alanlarıyla içine alındığı sosyal medya içinde buradan ateşlenen fitillerle daha güçlü yankı yapıyor.
Black Lives Matter bazı kesimlerde aslında ırkçılığı harlayan ya da pozitif ayrımcılığa çanak tutan bir motto olarak da algılanıyor. Ancak daha geniş çerçeveden bakıldığında, siyahlar ne yazık ki kenara itilmiş bulunuyor. Afrika gibi koca bir kıtada sefalete, açlığa, hastalıklara, yokluğa mahkum olan siyahlar, yeni dünya keşiflerine çıkan Avrupalılar tarafından köleleştirilip kendi dünyalarına hizmet etmeleri için getirildiler. Ayaklarına, boyunlarına prangalar vurulan siyahlar Güney Amerika ve civarındaki adalara ve nihayetinde Amerika gibi daha başka dünyalara gemilerle kaçırılıp sömürülmeye ve köleleşmeye mahkum edildiler.
"BEYAZ HEGOMANYASI HAYATIN TÜM ALANLARINDA"
Öte yandan o günlerden bugüne beyaz hegomanyasını Muhammed Ali'nin dediği gibi hayatın tüm alanlarında görüyoruz. Tüm asaletin, soyluların, masal kahramanlarının, tüm Prenseslerin ve hatta Afrika kıyasında yaşayan Tarzan'ın bile beyaz olması, tüm sarayların, kurulan hayallerin, Noel Babanın, iyiyi güzeli temsil edenin beyaz olması süt gibi olması anlatılırken kötü ve çirkin olanın siyah olarak anlatıla gelmesi sublinimal bir mesaj gibi her yeni kuşağın beyninde bir yer tutmaktadır. Evren geneline baktığımızda beyazın payına papatyalar, kardelenler, saflığın her hali, temizlik, kışın yağan karın romantikliği, buzullar, melekler düşerken siyahın tarafında hep büyü, bela, madenler, ölümler, kötü şansların olması. İster istemez siyahların da bu dünya üzerinde bir yeri herkes gibi aynı değerde yaşama hakları olduğunu vurgulatmayı gerektiriyor bazı zamanlarda.
Özetle, insan olmak önemlidir. Dil, din, ırk, milliyet hiçbir ayrımcılığa maruz kalmadan özgürce yaşamak yeryüzüne doğmuş her bireyin en doğal hakkıdır. Dolayısıyla hayatlarımız önemlidir. Ancak ten renginden dolayı özellikle modern dünyada beyazlar tarafından sınıflandırılmaya çalışılan öteki hayatlar söz konusu olduğunda Alicia Garza'nın sosyal medyadaki "Siyah olduğum için çok mutluyum, siyahların hayatı çok kıymetlidir, hepimizin hayatı çok kıymetlidir" serzenişleri Patrisse Cullors ile tüm dünyada ses buldu ve Opel Tometi'nin de bu zincire katılımıyla bu üç siyah kadın kendilerinin, ailelerinin, siyah olan her bireyin bir hayatı olduğunu ve bu hayatın herkesinki kadar değerli olduğunu çok güzel bir sivil toplum hareketiyle hepimize gösterdi.