Anadolu Ajansı'nın çektiği o fotoğraflar kanıt olarak sunuldu
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanında İsrail'in aleyhine açtığı soykırım davasında, Anadolu Ajansının (AA) İsrail güçlerinin Gazze'de işlediği savaş suçlarını kanıtlayan fotoğrafları da delil oldu.
Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Uluslararası Adalet Divanında İsrail'in aleyhine açtığı soykırım davasında, Anadolu Ajansının (AA) İsrail güçlerinin Gazze'de işlediği savaş suçlarını kanıtlayan fotoğrafları da delil oldu.
Güney Afrika'nın, merkezi Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan uluslararası mahkemeye sunduğu dava dosyasında, Uluslararası Af Örgütünün raporunda da yer verilen; İsrail'in Gazze'de yasaklı beyaz fosfor kullandığını ispatlayan AA fotoğrafları da kanıtlar arasında yer aldı.
Bu kapsamda Uluslararası Adalet Divanına sunulan deliller arasında, AA foto muhabiri Mustafa Al-Kharouf'un 9 Ekim'de çektiği, ABD Savunma Bakanlığı Tanımlama Kodu'nun "beyaz fosfor esaslı mühimmat" için kullandığı D528 etiketli M825 ve M825A1 top mermilerinin fotoğrafına da yer verildi.
Güney Afrika'nın başvuru dosyasında bu kapsamda, 7 Ekim'den itibaren İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarında, çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere 55 binden fazla Filistinlinin yaralandığı belirtilerek en tipik yaralanmaların yanıklar ve uzuv kayıpları olduğuna işaret edildi. İsrail'in Gazze'de yoğun nüfuslu bölgelerde beyaz fosfor kullandığına yönelik haberlere yer verilen dosyada, az miktarda beyaz fosforun bile derin ve ciddi yanıklara neden olabildiği, kemiklere bile hasar verebildiği ve ilk tedavinin ardından yeniden tutuşabildiği hatırlatıldı.
Gazze'nin kuzeyinde faal bir hastane kalmadığı hatırlatılan başvuru dosyasında, yaralıların tedavi veya ameliyat imkanından yoksun oldukları ve genellikle ölümü beklemekten başka çarelerinin bulunmadığına işaret edildi.
Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık'ta, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'de işlediği fiillerle 1948 tarihli BM Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ni ihlal ettiği gerekçesiyle ICJ'de dava açarak geçici tedbir kararı alınmasını talep etmişti.
Başvuruda "İsrail'in eylemleri ve ihmalleri soykırım niteliğindedir çünkü hususi soykırım niyetiyle işlenmiştir." ifadeleri kullanılırken yapılan eylemlerin "Gazze'deki Filistinlileri yok etmek" amacı taşıdığı vurgulanmıştı.
Soykırım Sözleşmesi'nin 9. maddesi uyarınca, bir devletin sözleşmenin maddelerini ihlal etmiş olması durumunda, sözleşmeye taraf herhangi bir devlet, ihlal eden devlet aleyhine ICJ'de dava açabiliyor.
ICJ, aciliyet gerektiren durumlarda ihtiyati tedbir kararına hükmederek söz konusu ihlallerin dava süreci sonlanana kadar durdurulmasına hükmedebiliyor.
AA, İsrail'in suçlarını "Kanıt" kitabıyla belgeledi
AA, İsrail'in Gazze'de işlediği suçları tüm açıklığıyla ortaya koyan ve temel delil niteliğinde olan görsellerin yer aldığı "Kanıt" isimli kitabı yayımlamıştı.
İsrail'in kadın ve çocuk ayrımı gözetmeksizin düzenlediği saldırılara başta Batılı ülkeler olmak üzere çoğu ülke sessiz kalırken bazı ülke ise katliamlar için "delil yetersizliği" tezini ileri sürdü.
Söz konusu iddialar üzerine AA, saldırıların başından bu yana önemli bir görev üstlenen foto muhabirleri ve kameramanların görüntülerini, uluslararası hukukta delil olması amacıyla kitaplaştırma kararı almıştı.
Uzman bir ekip tarafından Türkçe, İngilizce ve Arapça hazırlanan kitap, "Kanıt" ismiyle yayımlanmıştı.
Kanıt'ta, İsrail'in Gazze'de işlediği insanlık suçları belge niteliğindeki fotoğraflarla gözler önüne seriliyor.
BM Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi'ne göre kullanılması suç olan ve İsrail ordusunun Gazze'nin yoğun nüfuslu sivil bölgelerinde kullandığı beyaz fosforlu top mermilerinin fotoğrafları da kitapta yer alıyor.
Kitapta ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesinde Filistinli mağdurları savunan Fransız avukat Gilles Devers'in giriş yazısı bulunuyor.
Devers, AA muhabirlerinin çektiği bu fotoğraf ve videoları, "işlenen suçları tüm açıklığıyla ortaya koyan temel deliller" olarak nitelendiriyor.
AA'nın İsrail'in savaş suçlarını kanıtlayan fotoğraf ve videoları, Filistinlilerin haklarını savunan dünyanın dört bir yanından avukatların Uluslararası Ceza Mahkemesine yaptıkları başvurularda da delil olarak kullanılmıştı.