Kemal Kılıçdaroğlu Uluslararası Suriye Konferansı'nda konuştu

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye için CHP tarafından atılan adımları 9 maddede sıraladı

Son Güncelleme:

Uluslararası Suriye Konferansı'ndan konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin 2011'den bu yana Suriye'de barış için attığı adımları sıraladı:

CHP olarak bu konferansla Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkileri onarmak için Suriye'e savaşın başladığı 2011'den bu yana attığımız adımlara bir yenisini ekliyoruz. 2011'den bu yana,
1- Suriye'de akan kan dursun, bölgemizde barış rüzgarları essin diye Suriye yönetimiyle Eylül 2011'de, Suriye muhalefeti ile ise Aralık 2012'de temas ederek diyalog ortamı kurmaya çalıştık
2- Nisan 2012'de TBMM'de bir genel görüşme önerisi vererek Suriye konusunda bütün siyasi partilerin barıştan yana ortak tutum almaları için çaba gösterdik

3- Yine Nisan 2012'de İstanbul'da bir Arap Baharı Konferansı toplayarak bölgemizin barışa, eşitliğe ve özgürlüğe olan özlemini dile getirdik

4- Ağustos 2012'de Suriye'deki savaşa son vermek için Türkiye öncülüğünde bir uluslararası konferans toplanmasını istedik. İktidar tarafından reddedilen önerimizin bir benzeri Cenevre süreci olarak bugün işlemektedir.

5- Şubat 2013'te Sosyalist Enternasyonal bünyesinde bir Suriye çalışma grubu kurulmasını sağladık.

6- Mart 2013'de dönemin BM Genel Sekreteri Sayın Ban-Ki Moon'a Suriye konusunda çözüm önerilerimizi içeren bir mektup gönderdik.

7- Haziran 2016'da ülkemizde Suriyeli sığınmacılar sorununa sosyal demokrat bir perspektifle çözüm önerileri üreten bir kitap yayınladık. Aynı konuda Mart 2019'da iki adet rapor yayınladık.
8- Mayıs 2018'de açıkladığımız seçim bildirgemizde Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı, kısaca OBİT'in kurulmasını istedik.

Gururla ifade etmek isterim ki başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere özellikle Ortadoğu'ya yönelik hassasiyeti bulunan tüm siyasi ve diplomatik temsilcileri, OBİT'i bölge için en önemli önermelerden biri olarak kabul ettiklerini ifade ediyorlar. İlk etapta Türkiye'ye İran, Irak ve Suriye'nin katılımıyla kurulmasını öngördüğümüz OBİT'in kısa sürede bölgeden tüm dünyaya yayılacak barışın öncüsü olacağına inanıyoruz.

9- Eylül 2018'de İdlib konusunda 6 maddelik bir çağrı yaparak yaklaşan tehlikeye karşı bütün sorumluları uyardık.

Bu çabalarımızn tek bir amacı vardı. Doğunun ve batının buluştuğu, kültürlerin 1000 yıldır kucaklaştığı coğrafyamızda akan kanın durdurmak ve bölge halklarının geleceğe eşitlik ve kardeşlik içinde umutla bakmalarını sağlamaktı. İzlenen dış politikanın tüm ülkelerin çıkarlarına endekslenmiş bir dış politika olmadığını, 90 yıllık dış politikamızın kısa süre içinde perişan edildiğini ve bütün birikimlerimizin çöp sepetine atıldığını, Ortadoğu'ya mezhep eksenli bakılmasının Türkiye'nin tarihinde görülmemiş olduğunu hep vurguladık.
Eskiden Türkiye Ortadoğu coğrafyasına tarafsız bakışıyla bütün bölge ülkelerinde saygı görürdü. Son yıllarda izlenen politika ise tam tersi tablonun ortaya çıkmasına neden oldu. Şimdi komşularımız Türkiye neden bize düşman diye soruyorlar. Biz uluslararası hukuktan yanayız. Silahlı müdahaleler bakımından uluslararası meşruiyetin tek kaynağı hala BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarıdır. Uluslararası hukuka ve sağduyulu bir dış politikaya saygı göstererek hareket etmek zorundayız. 2011'den bu yana yaşadıklarımız ve bugün geldiğimiz nokta CHP'nin konuya ilişkin tutumunun ne kadar isabetli olduğunu ortaya koymaktadır.

Suriye'deki savaşın sona ermekte olduğuna ilişkin kanaat her geçen gün güçlenirken Ankara ve Şam'ın önlerinde yanıt bekleyen sorular bulunduğunu ve barışa doğru atılması gereken adımların olduğunu unutmamalıyız. Öncelikle Suriye anayasasını yazacak bir Anayasa Komitesi'nin nihayet oluşturulmasını not ediyor, yeni anayasanın Suriye'nin demokratikleşmesini sağlamasını ve Suriye halkının geleceğini aydınlatmasını diliyoruz. Anayasa Komitesi Suriye yönetiminin, Suriye muhalefet temsilcilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının belirledikleri 50'şer isimden oluşan 150 kişilik bir liste. Bu komitenin dış müdahelelerden uzak şekilde Suriye halkının ortak çıkarları zemininde mutabakat sağlamaya odaklanması beklenir.
Aynı şekilde Suriye'nin farklı dil, din, mezhep ve etnik aidiyetlerinin oluşturduğu seküler ve çoğulcu yapısının korunmasına da özen gösterilmesi gereken bir alan olduğu unutulmamalı.
Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi, demokrasinin, egemenliğin ve bağımsızlığın olmazsa olmazıdır. Suriye'de yeni anayasa çalışmalarına atıfla rahatlıkla söyleyebilirim ki egemenlik kayıtsız şartsız Suriye halkının olmalıdır.

İdlib'deki gelişmeler son derece kaygı verici. 10 binlerce teröristin Türkiye'ye sızma olasılıkları ülkemizin güven ve istikrarı için ciddi tehlikedir. Gözetleme noktalarındaki askerlerimizin can güvenliği hepimizin ortak kaygısıdır. Öte yandan iktidarın izlediği savaş politikalarının mağdurları olarak ülkemize sığınan milyonlarca Suriyelinin durumu sadece bizi değil bütün demokratik dünyayı düşündürmelidir.


Sonraki Haber