Cumhurbaşkanı Erdoğan: Suriyeli kardeşlerimiz artık özgür

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü Programı'nda konuştu. "Suriyeli kardeşlerimiz artık özgür" diyen Erdoğan, "Suriye'de barış ortamı kök saldıkça gönüllü geri dönüşlerin sayısı da zamanla artacaktır" ifadelerini kullandı. "İç cephemizi güçlendirmeliyiz" vurgusu yapan Erdoğan, "Birbirimize düşersek etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz" dedi.

Son Güncelleme:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü Programı'nda konuştu. Erdoğan, "61 yıllık zulmün, istibdadın ve baskının ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize de selam, sevgi ve en derin muhabbetlerimi iletiyorum" dedi.

Erdoğan, "Sednaya Hapishanesi gibi işkence ve ölüm merkezlerine baktığımızda nasıl vahim bir felaketin eşiğinden dönüldüğü bugün çok daha iyi anlaşıldı. Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye'de barış ortamı kök saldıkça gönüllü geri dönüşlerin sayısı da zamanla artacaktır" diye konuştu. 

Erdoğan'ın açıklamaları: 

Bölgemizde ve dünyanın farklı köşelerinde ümidini Türkiye'ye bağlamış kardeşlerime de selamlarımı gönderiyorum. Bilhassa Gazze'de ve işgal edilmiş Filistin topraklarında hayata mücadelesi veren kardeşlerimi selamlıyorum. Aynı şekilde, 61 yıllık zulmün, istibdadın ve baskının ardından özgürlüklerine kavuşan Suriyeli kardeşlerimize de selam, sevgi ve en derin muhabbetlerimi iletiyorum.

Dün BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 76. yıl dönümüydü. Dünya İnsan Hakları Günü'nün mağdur coğrafyalarda yaşayan kardeşlerimiz başta olmak üzere ülkemiz ve insanlık için hayırlar getirmesini diliyorum. Beyanname dünyada en çok referans verilen ama içeriğinin uygulanması noktasında aynı hassasiyetin gösterilmediği bir belgedir. İlk maddede tüm insanların özgür olduğu ifade edilir. İlan edildiği dönemde insanlığın geleceği adına büyük umutlar vadeden beyanname zamanla örselenmiş, içi boşaltılmış, gücü elinde bulunduran devletler tarafından kadük bırakılmıştır. Beyanname 1948 yılında kabul edildi. Bu tarih aynı zamanda İsrail'in Filistin'de terör estirmeye başlamasının da miladı olmuştur. O günden beri İsrail, Filistin halkının topraklarını gasp etmeye devam etti. Hocalı'da kardeşlerimiz can verirken, Irak ve Afganistan işgal edilirken, komşumuz Suriye'de tarihin en vahşi zulümleri yaşanırken, beyanname göz göre göre ayaklar altına alınırken, lafa gelince insan hakları ve demokrasi havarisi kesilenlerden hiçbir ses duyulmadı. Aynı çifte standartlarla defalarca biz de karşılaştık. Bölücü örgütün terör eylemlerine binlerce vatan evladını şehit verdik. İşkence ile katledilen nice insanımız oldu. 15 Temmuz gecesi 252 insanımız, FETÖ'cü hainler tarafından kalleşçe şehit edildi. Tüm bu süreçlerde eleştiri okları ülkemize yönelirken, masumları katleden caniler Batılı ülkeler tarafından kollandı, baş tacı yapıldı. 

"TÜRKİYE, SURİYE KRİZİNE DAİMA VİCDAN ODAKLI YAKLAŞMIŞTIR"

Türkiye'ye sığınana sen beyaz mısın, siyah mısın diye sormadık. İhtiyaç sahiplerinin kimliğine asla bakmadan, inancına aldırmadan sadece ülkemizin kapılarını değil, gönül dünyamızın kapılarını da ardına kadar biz açtık. Nerede bir masum ve mazlum varsa hakkını savunduk. Gazze'de ve Suriye'de kardeşlerimizi asla yalnız bırakmadık. Filistin'e en fazla destek sağlayan ülkelerdeniz. İsrail hükümetine en net tepkiyi veren ülke yine Türkiye'dir. Ülke ve millet olarak insanlık sınavını başarıyla verdiğimiz yerlerin başında komşumuz Suriye geliyor. İlk günden beri bu meselede durduğumuz yer bellidir. Tutumumuz bellidir. Söz ve eylemlerimiz apaçık ortadadır. Türkiye, Suriye krizine daima vicdan odaklı yaklaşmıştır. Komşuluğumuzun gereği neyse zor dönemde bunu yapmaya gayret ettik.

"SONUÇTA VİCDAN, İNSANLIK, YÜCE GÖNÜLLÜ OLMAK KAZANDI"

Suriyeli muhacirleri ensar ruhuyla en güzel şekilde misafir ettik. Biz ensarız dedik. Dolayısıyla bir muhacir neyi yapıyorsa işte biz bunu yapmaya mecburuz. Sizi kovacağız diyen bu ülkedeki ana muhalefete rağmen dedik. Elbette bu süreci zehirlemek isteyenler de oldu. CHP'nin eski genel başkanı Nazivari ırkçı söylemlerle milletimizi galeyana getirmeye gayret ederken ailelerini bir gecede terk etmek zorunda kalan mazlumlara vicdansızca saldırdılar. Bu garibanları hedef haline getirmekten utanmadılar. Sonuçta vicdan kazandı, insanlık kazandı, merhamet kazandı, dayanışma kazandı, yüce gönüllü olmak kazandı. 

Sednaya Hapishanesi gibi işkence ve ölüm merkezlerine baktığımızda nasıl vahim bir felaketin eşiğinden dönüldüğü bugün çok daha iyi anlaşıldı. Eli kanlı Baas rejiminin sona ermesiyle Suriye'de huzura ve güvenliğe giden yolun kapıları açılmıştır. Suriye'de barış ortamı kök saldıkça gönüllü geri dönüşlerin sayısı da zamanla artacaktır. Şimdi CHP'nin ve bazı faşist grupların bu olumlu iklimi de sabote etmeye çalıştıklarını görüyorum. CHP'nin Şam'daki müttefiklerini kaybetmenin kuyruk acısıyla mülteci düşmanlığını köpürtmesi bu siyasi parti adına bir utanç vesikasıdır. Ülke ülke dolaşarak Türkiye'yi yabancılara şikayet ettiler. Bize bühtan eden CHP ve yandaşlarına tavsiyem, diktatör kime denir görmek istiyorlarsa Suriye'den gelen hapishane görüntülerini seyretsin. Diktatörün ne olduğunu öğrenmek istiyorlarsa Baas rejiminin günah galerisine bir baksınlar. CHP ve ortakları ne yaparsa yapsın biz gönüllü geri dönüşleri de inşallah vakarla yöneteceğiz. Eminim siz de gururla takip ediyorsunuz. Teşekkür mesajlarını izledikçe hepimiz mutlu oluyoruz. 

"İÇ CEPHE" MESAJI

İç cephemizi güçlendirmeyi amaçlayan hamlelerin arkasında Türkiye'yi tehlikelerden uzak tutma arzumuz vardır. Milletçe farklılıklara değil, ortak noktalarımıza odaklanmalıyız. Görüş ayrılıklarımızı, mezhep farklılıklarımızı geri plana itip aynı hedef ve değerler etrafında kenetlenmeliyiz. Birbirimize düşersek etrafımızda dolaşan çakallara av oluruz. 

Sonraki Haber